SINIRLAR

Doğduğun coğrafya, aile, çevre kaderin olmaktan çıkmalı. İnsanlar kendi kaderlerini kendileri belirlemeli. Özgür olmalı.

Hep takılıp kalıyoruz bu özgürlük kavramına. Nereye kadar özgürüz. Özgürlüğün sınırları nerede başlar nerede biter. Genlerimiz belirleyici bir özellik mi?

Büyük resme bakıyorum her yerde bir sınır var karşımda. Önce ülkeler belirlemiş sınırlarını. O sınırlar içerisinde doğup yaşayan her canlı o ülkenin kölesi. İstediği gibi sömürüyor. Rejim adını verdiği kurallar silselesi ile. Rejimi kuralları o ülkede yaşayanlar belirlemiyor mu diyeceksiniz şimdi. Güldürmeyin beni. Komik oluyorsunuz. Bir avuç imtiyazlı azınlık yada şanslı azınlık. İsimleri, tanımları değişse bile yaşadıkları yaşattıkları birbirine benziyor. Kurallar hep tek taraflı. Adalet hiç yok. Çok ama çok azında belli belirsiz bir umut var. Ülke sınırları dedik, aklınıza hemen komşu ülke ile olan sınır çizgisi geldi değil mi? O iş öyle o kadar basit değil.

Bir pasaporttan ibaret değil ülke sınırları. Gelin beraber bakalım ülke sınırlarına;

1) Resmi dili.

2) Resmi dini.

3) Vergi sistemi.

4) Yönetim biçimi.

5) Etnik köken yalanı.

Hala en büyük sınır dil sınırıdır. Büyük belirleyici etkendir. Koyun gibi insanları gütmek için özellikle. Bu yazıyı bile yazarken kendimi sınırlandırılmış hissediyorum. En derin konu aslında bu. Sayfalarca konu hakkında yazabilirim. Bana göre gelişimin ilerlemenin önündeki en büyük engel. Dünya üzerinde Dil Devrimi yapabilmiş yegane ülkede doğmuş olmak büyük şans. Ne yazık ki bunu zerre kadar anlamayan birilerinin arasında yaşamak da bir o kadar şanssızlık. Bu nokta da biliyorum diğer sınırlar sosyolojik olarak birbirini etkiliyor. Dil konusunda takdir ettiğim bir ülkede Japonya. Başarılarının altındaki en önemli sırlardan biri de dil ile ilgili sınırlarının genişliği olduğunu düşünüyorum. Farkındaysanız dil ve dil devrimi üzerine neden yapıldığını düşünmediğiniz birçok polemik dönüyor ortalıklarda. Nedeni hep bu sınır meselesi. Dil ilk ve en belirleyici sınır hala.

Çıkıp birilerinin bi gece de atalarımızın mezarlarında yazanları okuyamaz hala geldik demesinin de nedeni bu. Bunu ona söylettirenler biliyorlar nedenini ama söyleyende bi haber. Kendisini sınırlayan dikenli tellerin arasında kendi sonunu bekliyor. Okuyup geliştireceği bir geleceği yok. Hayali bile yok.

Dil üzerine daha çok yazacaklarım var ama bugün tüm yükü birden yüklemiyeyim omuzlarınıza. Nasıl olsa “SINIR” tek bir güne, tek bir makaleye sığabilecek bir yazı değil. Bir sonraki yazıda din ile devam edeceğim. Arada dönüp din ile dil bağlantısını konuşacağız.

Sevgiyle dolu bugünüz olsun

Okan Dinç

Yorum bırakın