Düşündünüz mü hiç nereden çıktı bu sınırlar diye. Çoğumuzun aklının ucuna bile gelmemiştir.
Toplumları biçimlendirmede, insanlara pranga vurmada, özgürlükleri kısıtlamada en önemli araçtır sınırlar. En kuvvetli sınır “DİL” diyebiliriz. Ama “DİN” de ondan aşağı kalmaz.
Din en zor sınırdır en bağlayıcı belki en ince olanı ama bir türlü kopartamadığımız. Kopartmaktan korktuğumuz bir bağlaç. Doğduğumuz topraklar, büyüdüğümüz çevre, hepsinden önemlisi hayata gözlerimizi açtığımız aile, doğuran büyüten konfor alanımız aile. Peki neden Din değil de Dil en sert en yıkılmaz sınır diye geçirdiniz içinizden biliyorum. Din bile Türkçe bir kelime değil. Size ilginç gelecek hatta Türkçe’ de Din kelimesinin tek bir kelime karşılığı yok.
Din kelimesi bize Arapça’dan gelmiş. Türkler islamla tanışmadan önce darm yada nom derlermiş din yerine. Darm Osmalıca ya açlık oburluk olarak geçmiş sonraları. Din her dönem tanımlanmış, bilinene yada bilinmeyen şekilleri ile. Arapça karşılığı ise tam olarak hayat tarzı demek aslında hayatınızı yaşamanın kuralları hükümleri yani sınırları demek.
Çok ünlü sosyologlar, filozoflar hep bunu incelemiş. Tanımını yapmaya çalışmışlar. Durkheim’e göre bir toplum birleştiricisi, Berger’e göre ise kutsal bir örtüdür. Haviland ise çözümsüz problemleri gömdüğümüz sandık gibi bahseder. Sapir için ise gönül huzuruna giden bir yoldur.
Benim tanımım ise sınır. Bir misineden ince görünmeyecek kadar ince ama kopmayacakmışçasına dayanıklı bir sınır. İp mi yooo değil. Korkularımız mı? Kendimiz için değil. Etnik köken masalından bir basamak daha önde bir sınır. Farkında değilmisiniz milliyetçiliğin, etnik kökenciliğin tanımını yaparken bile önde önce dini koyuyorlar. Sosyologlar dini toplum ile açıklarken, psikologlar bireyi topluluğa bağlayan bir üst benlik olayı olarak görürler. Oysa o toplumun içinde olmayı biz seçmedik. Konfor alanımızı oluştururken bile sınırlarımızı belirleyemiyoruz. Ailemiz diyorki bu dili konuşacaksın, sen bu dindensin, senin soyağacın bu etnik kökenden.
Bazen Lavey haklımı insanı etkileyen her türlü elektriksel olay dindir demekte. Kim nasıl tanımlarsa tanımlasın genel olarak bu bağlayıcı özgürlüğümüzü engelleyici sınır; doğaüstü, mukaddes, dogmatik yani değişmez ve tam teslimiyet gerektiren özelliklere din diyoruz.
İlk dini inanç konusunda hala kesin bir sonuca varılamadı. Eğer Göbekli Tepe bir thermal kaplıca oteli değilse bilinen ilk toplu tapınma yeri yani ilk kutsal buluşma noktası ilk sınır olacaktır. Öncesi varmıdır muhakkak vardır.
Hep düşünüyorum neden dil ve din bu kadar önde sınırlar. Yemek yemeden yada su içmeden yaşama şansım hiç yok. Ancak konuşmadan ve ibadet etmeden bir ömür geçirebilirim. Hı hı evet geçirebilirim. Sağır ve dilsizlerin kullandığı işaret dili ile her coğrafyadan insan ile rahatça sohbet edebilirim.
Konfor alanı dediğim yoksa bir kandırmacamı önümdeki engelleri bilerek mi koyuyorum. Neden düşünüp hayal kuramıyorum. Neden illa bir yaratılış ve doğuş teorisine ihtiyacım var.
Oysa sakinleşmem, özgürleşmem için tek ihtiyacım kendimi gö düğüm cehalet alanını sınırkarımı yıkmak, ortadan kaldırmak…
Sevgi bir adım atmaktır cehaleti yıkmak için.