BİR ANI
Sizlere hiç kendi kendini işe alan Osman’ı anlatmışmıydım.
Anlatmadım değil mi?
Nam-ı değer …. Neyse canım boşverin şimdi takılan isimleri.
Severim Osman’ı aslında tanısanız sizde seversiniz. Hadi gelin hikayemize anımıza Toyota’dan gelen telefon ile başlayalım.
Yoğun bir iş günüydü. Dışarıda serin ve yağmurlu bir hava vardı. Telefonum çaldığında montaj hatlarının arasında dolaşıyordum. Arayan o gün Toyota Adapazarı fabrikasında gövde kaliteden sorumlu şef arkadaş telefonda. Endişeli bir ses tonu ile Okan bey müsaitmisiniz dedi. Osman nasıl oldu iyi mi diye de devam etti. Osman ile telefon ile konuşuyorduk bir anda sustu sesi gelmiyor merak ettik dedi.
Ben bir kontrol edeyim bilgi vereceğim dedim. Kötü birşey yoktur olsa ilk bana haber gelir dedim. Kalite odasına doğru gittim. Osman kalite bölümünde çalışıyordu. Odaya girdiğimde Osman elinde telefon masada oturuyordu. Yanına yaklaştığımda uyuduğunu farkettim. Yavaş telefonu elinden alıp kapattıktan sonra, dışarıya çıkıp sanki yeni giriyormuş gibi kapıyı çalıp Osmaann diye hafifçe seslendim.
Osman hemen ayağa kalkıp. Buyrun Okan Bey dedi. Bir problem var mı? Benden bir isteğin var mı dedim. Yok teşekkür ederim hiçbir problem yok diye yanıtladı. Meğer tüm bölüm biliyormuş Osman’ın uyku problemini. Toyota’yı arayıp hattı arıza yapmış size dönecek herhangi bir problem yok dedim. Telefon ile konulurken uykuya dalıvermiş.
O dönem haftasonları Bursa’ya geldiğim için yaz aylarında Osman ara sıra Bursa’ya kadar benimle gelir. Bursa terminalden Karacabey otobüslerine biner oradan da boğazköydeki aile yazlığına giderdi. Pazartesi heyecanla yanına geldi Osman. Okan bey haftasonu ne oldu biliyormusunuz dedi.
-Ne oldu Osman?
– Cuma akşamüstü yolda otobüs bekliyordum. Bir araba durdu önümde yol sordular. Yolu tarif ettim ama bende o yöne gidiyorum yolun bir kısmını sizinle gelebilirim deyince beni de aldılar sağolsunlar. Kestirme yolu tarif ettim diye de beni yazlığa kadar bıraktılar.
– Nereye gidiyorlarmış Osman?
– Antalya’ya kestirme nasıl gidebiliriz diye sordular. Bende Karacabey- Balıkesir üzerinden tarif ettim.
Birşey demeden uzaklaştım yanında Pres bölümüne doğru gittim gülme sesim fazla duyulmasın diye. Bizim Osman o kadar inanarak yolu 150 km kadar uzatmış ki adamlar sırf bu yüzden birde 80 km ekstra onu bırakmak için yapmışlar.
Sizde tanıdınız artık Osman’ı. Yaptıklarından dolayı birgün insan kaynakları bölümüne gittim. Bana Osman ile kim görüşmüş işe giriş tutanağını kim imzalamış çıkarın dedim. Uzunca süren araştırmanın sonucunda Alp geldi. Okan inanmayacaksın ama bizden ve sizlerden hiç kimse görüşmemiş onunla dedi. O dönem ilk işe alacaklarımızı o kadar zorlu görüşmelerden geçiriyoruz ki anlatamam. Görüşme tutanaklarına görüşlerimizi not tutuyoruz. Hepsi geleceğin yöneticisi olacak.
Fakat Osman ile ne İnsan Kaynakları bölümünden ne kalite bölümünden ne de ben hiç görüşmemişiz. Osman kapıdan şirketteki japon expatlardan biri ile görüşmeye geldiğini söyleyerek içeriye girmiş. Kalite bölüm müdürü olan bu Japon arkadaşla bir toplantı odasına girmişler. Bir süre sonrada çıkmışlar. Osman odadan çıkınca hemen odanın karşısındaki İK bölümüne gidip. Beni Nakamura San işe aldı. Evrak listesini sizden mü alacağım demiş. Gidip Nakamura sana sordum. Ne konuşmuştunuz diye. Bana Türkçe bir yığın birşey söyledi. Hiçbirini anlamadım. Ben işe almadım Gürsel almıştır dedi.
Belki de Türkiye’de kendi kendini işe alan tek kişi bizim Osman. Bu arada kalite bölümünde de ilk terfi alan yine kendisi oldu. 😉☺️
Sevgiyle kalın hep güzel anılarınızı hatırlayın.
Merhaba Okan bey
Öncelikle anlattığınız olayları gerçek kişiler üzerinden anlatmamalısınız. Ayrıca anlattıklarınızda gerçeği yansıtmalıdır.