Her şey bir gün bir kitap okumam ile başladı. Aslında her okuma yeni bir başlangıcı tetikliyor. Üniversite’nin son dönemiydi yanlış hatırlamıyorsam. Koch’un Baum Testi kitabıydı okuduğum. ODTÜ kütüphane de şans eseri karşıma çıkmıştı. Baum Almanca ağaç demekti.
Koch 1950’li yıllarda 96 lise öğrencisine uygulamıştı bu testi. Yıllar geçtikçe bir çok üniversitede bir çok bilim adamına konu olmuş. Günümüzde hala popülerliğini koruyor. Özellikle psikoloji biliminde çocukları anlayabilmek adına neredeyse her çocuğa yapılıyor. Bir ağaç çizerek başlıyor tanımak ve anlamak.
Yıllar geçti tecrübelerimi aktardığım eğitimler vermeye başladığımda ihtiyaç duydum bu yöntemi kullanmaya. Eğitim sonunda test yaptığımda hiç tahmin etmediğim kişilerin konunun çok uzağında kaldığını gördüm. O gün içinde bulundukları ruh hali nedeniyle kendilerine ulaşamadığımı düşündüm. O gün okuduğum bu kitap geldi aklıma. Bir sonraki eğitimden önce tahtaya bir çizgi çizdim. Ve eğitime gelenlerden tahtaya gelip içlerinden gelen bir şey çizmelerini istedim. Kimi bir yuvarlak çizdi, kimi bir ağaç, kimi bir çarpı işareti koyarken, imzasını atan oldu. Güneş çizeni görünce, bir diğeri yanına bulut ekledi. Kimi tahtanın ortasına bir şekil yaparken bir başkası köşeye ufacık bir ağız çizdi.
O gün eğitim vereceklerimin hepsinin o sabah işe gelirken düşündüklerini, hissettiklerini tahtada görüyordum. Tamamen tuh hallerinin bir yansımasıydı. Tüm eğitimi onların bu ruh haline göre yönettim. Onlar düştüklerinde ara verdim. En verimli anlarında da onlara söz verdim. Salonda farklı yaş guruplarından farklı disiplin ve eğitimlerden 17 kişi olmasına rağmen çok katılımcı bir eğitim olmuştu. Çizgiler sadece karakter değil günlük ruh durumu analizi de yapabiliyordu.
O günden sonra sadece eğitimlerde değil tüm işe alımlarda bu testi yapmaya başladım. Tecrübesinden çok daha fazla bu yöntemin etkili olduğunu ve doğru işe doğru insanı seçmeyi kolaylaştırdığını keşfettim. Tüm görüşmelerden geçip son görüşmeyi yapmak üzere benim karşıma gelen adaylara boş bir A4 ve farklı renklerde kalemler uzatıp içinden gelen bir şeyi çizmesini istiyordum. Teknik personel alımında çok etkin bir yöntemdi. Mühendis kökenli olup tasarımda yada kalite de çalışacak olanların kağıda aktardıkları çok önemliydi.
Kağıdı kullanma şekilleri, çizmeye başladıkları nokta ve üç boyutlu bakıp bakamadıklarını hemen gösteriyordu. Sorarak öğreneceklerimden çok daha fazlasını 3 saniye içerisinde görebiliyordum. Ev çizenleri geçtim ama iş görüşmesine gelip ebeveynlerini çizenleri de gördüm. Beni en çok şaşırtan çizim ise yatak olmuştu. Bu ve benzer testlerin aslında birçok uluslararası firmada kullanıldığı gördüm. Sadece işe alımlarda değil aynı zamanda terfi ve rotasyonlarda da kullanıyorlardı. Belirli zaman aralıklarında bu testi aynı kişiye uyguladıklarında bazı kişilerin çizimlerinin arasında boyutsal ve bazı nesnesel farklar olduklarını gördüler. Bu sayede bu testin aynı zamanda Alzheimer belirtilerini görmede de etkili olduğunu ortaya çıkardılar.
Teknik personel alımında Baum testini kullanırken, idari personel alımında da kompozisyon testini kullanmaya başlamıştım. Adayların verileri, sözel anlatımları anlama, yorumlama ve bunlardan yola çıkarak rapor yazma yeteneklerini ölçüyordum. Bunun için zaman zaman sadece bir konu başlığı vererek 927 kelimeden oluşan bir kompozisyon yazmasını istiyordum. Burada kompozisyonda ki kelime sayısı her zaman 750 nin üzerinde ve rastgele bir sayı oluyordu. Konuyu araştırma, ifade edebilmek, imla/kompozisyon kurallarına uyum ve hedefi tutturabilme önem taşıyordu. Yeterince araştırma yapmayanların hemen hemen tamamı 500 kelimenin üstünde anlam bütünlüğünü kaçırıyordu. Bir firmada ister üretim isterse hizmet sektörü olsun raporlamanın tek kuralı doğru kompozisyon kurallarını uygulayabilmektir. Her rapor da aslında sadece üç bölüm vardır, giriş, gelişme ve sonuç.
Çizim de sınır A4 kağıdı iken kompozisyonda sınır hedef verdiğim kelime sayısı oluyordu. Çizim de sayfayı tam dolduranların özgüvenlerinin yüksek olduğu belli oluyordu. Çizim aynı zamanda adayın enerji organizasyonunu, işe karşı bakışını, yaklaşımını da gösteriyordu. Yumuşak çizgiler, özellikle silik olanlar güvensiz ve depresif halinin bir yansımadı oluyor. Küçük küçük çizgiler, alaycı ve sinirli bir hali yansıtıyorken konsantre olma zorluğu yaşayacağını da gösteriyordu. Sayfanın üst kısmının kullanımı ise onaylanma arzusunun, umutlarının, kişisel gelişimin yansımasıdır. Aklında kalan başarısızlıklar hep sayfanın altına çizilir. Karyola çizen kişi karyolanın ayaklarını kırık resmetmişti.
Keyifle okuduğunuzu umarım. Sevgiyle kalın ve hep bilimde kalın.
Okan DİNÇ