HERKES GİTTİ

Hikaye Orta Doğu Teknik Üniversitesini kazandığım sene başladı. Her yeni başlangıç gibi çok özel ve bir o kadar güzeldi. Yeni arkadaşlıklar kuruyordum. Rengarenk insanlarla tanışıyordum. Hemen ters algılamayın ten rengi olarak değil tabii ki, sosyal yaşam tarzı olarak çok renkli insanlardı bunlar.

8. yurtta liseyi beraber okuduğum arkadaşım ile aynı odaya denk gelmiştik. Daha 2. ayın sonunda kapısını açıp sohbet etmediğim oda kalmamıştı. İlk kaybı İran asıllı bir arkadaştan yaşadık. Lise ve üniversiteyi Amerika’da okumuştu. Üniversitenin son döneminde ailesini görmek için İran’a dönüyor ve mahsur kalıyordu. O İran’a girdikten 2 hafta sonra mollalar şahı devirip yönetimi ele geçirmişler. O günden sonra ABD’ye gidememiş. Sırf vize alabilmek adına ODTÜ ye kayıt yaptırmıştı. Hazırlıkta yan sınıftaydı. En az onun kadar çabaladık, ona destek olduk. Türkiye’deki ABD Büyükelçiliğinden 3 kere vize talebi geri döndü. Sırasıyla yakın komşu ülkeleri denemeye başladık. Önce yolumuz Atina’ya düştü. Oradan vize talebi de kabul edilmedi. Sonra Bulgaristan Sofya. Yine kabul edilmedi. Pes etmiyordu. En sonunda Romanya üzerinden kabul aldı. Fakat artık tüm parası tükenmişti. Ailesi de gitmesin diye para göndermiyordu. Kendi aramızda para topladık. Yetmemişti. O günlerde tanıştığımız bir doktor bu hikayeyi duyunca yardım etmeye karar verdi. Uçak biletinin o aldı. Bizim topladıklarımızda başlangıç harçlığı olarak arkadaşa destek oldu. İlk giden oydu. İlk kayıp.

Samimi olduğum sohbetini sevdiğim, görüşlerine değer verdiğim birkaç arkadaşımdan biriydi. Sanırım hikayesi ilginç olan insanları mıknatıs gibi çekiyordum kendime. Bunlardan biri de Zafer’di. Öğretmen Lisesinde yatılı okumuş ama bitirememiş sonrasında evine yakın bir lisede edebiyat bölümünden mezun olmuştu. Neredeyse hiç matematik görmemiş olmasına rağmen kazandığı bölüm ODTÜ Matematik olmuştu. Daha hazırlıkta hedefi belliydi. 1. sınıfta tüm derslerden yüksek puan alıp şeref listesine girecek ve Boğaziçi üniversitesine yatay geçiş yapacaktı. Gerçekten de dediğini yaptı. Lisede doğru düzgün Matematik görmemiş bu genç ODTÜ Matematik 1. sınıfta 4 üzerinden 3,6 bir ortalama tutturarak yüksek şeref öğrenci listesine girip yatay geçiş yaptı. O’da gitmişti…

Zafer’in yurttaki odasında Elazığ’ lı bir arkadaş vardı. Müthiş akıcı İngilizce konuşurdu. Mühendislik Fakültesi 3. sınıf öğrencisi idi. Bir sonra ki sene mezun olacaktı. O yaz Bodrum’da bir otelde çalışırken Hollanda’ lı bir kadın ile tanışmıştı. Kadın hemen her gün telefon ediyordu. Sonunda ikna etti arkadaşı. Okulu ve o dönemi yarıda bırakıp gitti…

Hazırlıkta tanıştığım Egeli bir arkadaşım vardı. Aynı bölümde okuyorduk. 1. sınıfın ilk dönemi bitmek üzereydi, meşhur devrim stadının önünde karşılaştık. Çok heyecanlıydı. Heyecanı ve mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Daha ben sormadan anlatmaya başladı. Okan ben gidiyorum diyerek cümleye başladı. Avusturya ‘lı bir kız arkadaşı vardı. Kız Türkiye’ye gelmişti arkadaşı almaya. Avusturya’da yeni bir hayata başlamaya gitti.

Benim için bardağı taşıran son damla Sedat Celesun’ un Okan ben İsviçre’ye gidiyorum Zurih’te okuyacağım demesi oldu. Hemen ertesi günde Alptekin’in Almanya’ya okumaya gidiyorum demesi tuz biber ekmişti. O gün karar verdim şu Avrupa’yı görecektim. Portekiz’de bir mektup arkadaşım vardı. Düzenli olarak her hafta yazışırdık. Onun yanına gitmeye karar verdim. Pasaport çıkarttım. Tabii o zamanlar daha vize keşfedilmemişti. Avrupa’ya giden arkadaşlardan destek alarak İstanbul – Lisbon arası nefis bir seyahat rotası belirledim. Gidiş ayrı dönüş ayrı rota olacaktı. Gidiş 2 hafta, dönüş neredeyse 3 hafta sürüyordu. Tüm seyahat masrafları için biriktirdiğim parayı kullanacaktım. Evet okurken para biriktiriyordum. İzin vermezler diye eve söylemedim.

Tüm hazırlıklarım tamamdı. 1. sınıf bittiğinde eve döndüm. Gideceğim günü iple çekiyordum. Herkese Bodrum da bir otelin resepsiyonunda yazın çalışacağımı söylüyordum. O gün gelip çatmıştı. Uyandım, kalktım yatağımdan. O da ne odamın kapısı kitli. Dışarı çıkamıyorum. Annem beni odaya kilitlemişti. Sabah ben uyurken odama girmiş ve hazırladığım çantayı, pasaportu bulmuş. Hemen anlamış Bodrum’a değil başka bir yere gittiğimi. O gün evden çıkmama izin vermedi. Benim tüm seyahat planım suya düştü. Tabii asıl büyük ceza ertesi günü babamdan geldi. Çok ciddi bir yüz ifadesi ile yarın sabah erkenden dükkana gel dedi. Dükkan dediği, TEZİŞ Karoser Atölyesi. Gittim. Yine aynı ciddiyet ile bir tornavida, yan keski ve çekiç uzattı. Soy bu otobüsü dedi. Çalışanlara da dönüp kimse yardım etmeyecek, Okan tek başına yapacak dedi.

İkiletmedim. Çürümüş, pas içindeki otobüsü soymaya başladım. Sabah saat 7 başladığım saatti. Gece 23 sıralarında bitirmiştim işimi. Dükkanı kapatıp eve gittim. Duşa girdiğimde yaklaşık 20 dakika boyunca üzerimden sadece kahverengi su aktı. Herkes gitmişti ben de hırsımı paslı otobüsten çıkarttım. Ertesi gün herkes şaşkın şaşkın sadece profilleri kalmış kasaya bakıyordu. 3 Kişinin iki günde yapacağı işi ben tek başıma bir günde yapmıştım. Bu vesile ile hem annemi hem de babamı rahmetle anıyorum.

Sevgiyle kalın.

Yorum bırakın