ÇİN’in DİNAMİKLEŞMESİ

Ülkelerin, şirketlerin önünde seçenekler çok değildir. Hep büyümeye odaklanırlar. Stratejik yönetim planları da hep bu yöndedir. 2015 yılındanbu güne kadar başta dünyanın en ünlü akademisyenleri, ekonomistleri Çin ekonomisini ve büyümesini anlata anlata bitiremiyorlardı. Hatta öyle ileriye gittiler ki! 21. yüzyılın ortalarında Çin’in ekonomik, sanayi ve üretim büyüklüğü olarak Amerika Birleşik Devletlerini geçeceğini iddia yarışına girdiler. Ben çok onlar gibi düşünemiyoum. Belki de onlar kadar ünlü olmadığım için olabilir.

En önemli dayanaklarından biri devasa nüfusu olabilir. Ancak aynı nüfusa, nüfus yoğunluğuna sahip bölge ülkelerini hiç hesaba katmıyorlar. Aslında ben hangi ülkenin daha büyük ekonomiye sahip olduğu ile ilgilenmiyorum. Bu çok da o kadar önemli değil. Bir zamanlar üzerinde güneş batmayan imparatorlukları, 3 kıtaya yayılan padişahlıkları iyi analiz etmek gerekiyor. Burada kritik kelime DİNAMİKLEŞME. Bence ekonomik gücü hakimiyete dönüştürebilecek dinamikleşme faktörleri: Ülkelerin, şirketlerin ekonomilerinin ne kadar dinamik olduğu. Dinamizm ve ekonomik gücünün bileşimini rakipleri ve uluslararası arenada yaşanan problem karşısında ne kadar etkin kıldığı. Ülkeler için savunma sanayisine, şirketler için ise inovasyona ne kadar yatırım yaptığı. Toplumun ve şirket çalışanlarının refah ve istikrarını ne kadar güçlendirmede kullandığıdır.

Çin örneği için bugünlerde kullanılmaya başlayan “Japonlaşma” terimi bir iltifat mı yoksa tehlike işareti mi olacak yakın gelecek zaman da yorumlayabileceğiz. Japonlaşma kelimesini biri olumlu, diğeri olumsuz olan iki anlam karşılığı vardır. Olumlu olan karşılığı tabii ki dinamikleşerek durağan durumlardan güçlenerek çıkmasıdır. Diğer anlamı ise nüfusun hızla yaşlanıyor ve azalıyor olmasıdır. Almanya ikinci dünya savaşından bu tarafa bu sorunu çözebilmek için nitelikli iş gücü transferi yapmaktadır. Tabii bu aslında bir yerde yaşam ve çalışma maliyetlerini arttırmakta, rekabet gücünü zayıflatmaktadır.

Şirketler için en önemli durağanlık düşen verim, insanların durağan ve düşük tempoda çalışması, moral ve motivasyonlarının zayıflaması olurken. Ülkeler için, sağlık hizmetleri maliyetleri ile emekli maaliyetlerinin artmasıdır. Oysa gelirler ve vergiler aynı kalmaktadır. Geliri arttırmak vergileri arttırmaktan, çalışanların maaşlarını gelirlerini düşürmekten geçmez. Tek çare DİNAMİKLEŞME.

Dinamikleşme, bir sistemin veya sürecin statik veya sabit olmaktan çıkıp, değişken, hareketli veya uyarlanabilir hale gelmesini ifade eder. Bu terim, birçok farklı alanda kullanılabilir, ancak genel olarak değişim, esneklik, uyum sağlama ve yenilik anlamlarını taşır.

Bir sistem veya sürecin dinamikleşmesi, onun durağan veya sabit bir durumdan çıkarak, değişen koşullara uyum sağlayabilmesini ifade eder. Dinamikleşme, sistemlerin veya süreçlerin hızlı tepki vermesine, yeni durumları anlamasına ve buna göre davranmasına olanak tanır. Böylece, durağan bir yapıdan daha esnek, uyumlu ve verimli bir yapıya geçiş sağlanabilir.

Örneğin, bir şirketin dinamikleşmesi, değişen pazar koşullarına hızlı bir şekilde tepki verebilmesini, müşteri taleplerine uyum sağlayabilmesini ve yenilikçi çözümler üretebilmesini ifade edebilir. Bir yazılım sisteminin dinamikleşmesi ise, kullanıcı taleplerine hızlı bir şekilde yanıt verebilmesini, yeni özellikler ekleyebilmesini ve esnek bir şekilde genişleyebilmesini ifade edebilir.

Dinamikleşme, değişimin hızlanması, esneklik ve adaptasyon kabiliyeti ile ilişkilidir. Bir sistemin veya sürecin dinamikleşmesi, rekabetçi bir ortamda başarılı olabilmesi için önemli bir faktör olabilir.

Günümüzün hızla değişen dünyasında ülkeler ve şirketler, rekabet avantajını sürdürebilmek ve büyüyebilmek için dinamik bir yapıya sahip olmalıdır. Sabit ve durağan bir yaklaşım benimsemek artık yeterli değildir. Yöneticiler, dinamikleşme kavramını anlamalı ve organizasyonları için esneklik, adaptasyon kabiliyeti ve inovasyonun önemini vurgulamalıdır.

  1. Değişen Pazar Koşullarına Hızlı Uyum:

Dinamikleşme, ülkelerin ve şirketlerin değişen pazar koşullarına hızlı bir şekilde uyum sağlamasını ifade eder. Bu durum başarının anahtarı haline gelmiştir. Rekabetçi kalmak için, pazar trendlerini izlemeli, müşteri,çalışan ve halkın beklentilerini anlamalı ve buna göre stratejilerini hızlı bir şekilde revize etmelidir. Dinamik bir yapı, rekabet avantajını sürdürebilmek için pazar değişimlerini önceden görebilir ve bu değişimlere uyum sağlamak için gerekli adımları atabilir.

  1. Esneklik ve Adaptasyon Kabiliyeti:

Dinamikleşme, ülkelerin ve şirketlerin esneklik ve adaptasyon kabiliyetini geliştirmesini gerektirir. Değişen taleplere ve koşullara hızlı bir şekilde uyum sağlayabilmesi için esnek bir yapıya sahip olmalıdır. Bu, organizasyonunuzun süreçlerini ve iş yapış şeklini yeniden düşünmeyi gerektirebilir. Karar alma süreçlerinde daha hızlı ve esnek olmak, departmanlar/bakanlıklar/kurumlar arası işbirliğini teşvik etmek, yetki ve sorumlulukları düzgün bir şekilde dağıtmak gibi adımlar, ülke ve şirketin dinamikleşme yolunda ilerlemesine yardımcı olabilir.

  1. İnovasyon ve Yaratıcılığın Teşviki:

Dinamik bir ülke veya şirket, sürekli olarak inovasyonu ve yaratıcılığı teşvik eder. İnovasyon, yeni fikirlerin, ürünlerin veya süreçlerin geliştirilmesini ve uygulanmasını ifade eder. Yöneticiler, liderler, çalışanlarına inovasyonu teşvik etmeli, risk alma kültürünü yaygınlaştırmalı ve yeni fikirlerin ortaya çıkmasını desteklemelidir. İnovasyon, ülkenin ve şirketin rekabet avantajını korumasına ve oluşan ihtiyaçlara daha iyi yanıt vermesine yardımcı olur.

  1. Öğrenme Odaklı Bir Kültürün Geliştirilmesi:

Dinamikleşme, bir ülkenin yada şirketin öğrenme odaklı bir kültür geliştirmesini gerektirir. Ülkeler ve şirketler, değişimden sürekli olarak ders çıkarabilmeli, deneyimlerini paylaşmalı ve bu deneyimlere dayanarak daha iyi bir hale gelmelidir. Çalışanların/halkın gelişimine yatırım yapmak, eğitim ve gelişim programları sunmak, değişiklikleri yönetmek için içsel bir kapasite oluşturmak dinamikleşme yolunda önemli adımlardır.

Sonuç:

Ülke ve şirket yönetiminde dinamikleşme, değişen pazar koşullarına hızlı uyum sağlama, esneklik, adaptasyon kabiliyeti, inovasyon ve öğrenme odaklı bir kültürün geliştirilmesini gerektirir. Dinamik bir ülke yada şirket, rekabet avantajını sürdürebilmek, büyüyebilmek ve başarılı olabilmek için bu kavramları benimsemeli ve uygulamalıdır. Liderler(buna o ülkenin muhalefet liderleri de dahildir.) ve yöneticiler, şirketlerinde dinamikleşmeyi teşvik ederek, geleceğe daha iyi bir gelecek için hazırlanabilirler.

Çok büyük bir firmanın HOSHIN KANRI yani STRATEJIK YÖNETİM planında gördüğüm şu vizyon beni onlara bir kez daha hayran bıraktı. “İmkansızı gerçekleştirecek bir takım kurun! Gerçek çalışma sitili olarak yaratıcılığınızı kullanın. (“Durdurun”, “Değiştirin”, “Geliştirin”)” Odağında insan olan bir vizyon. İnsana saygısı yüksek olan bir anlayış sürdürülebilir olmayı ve sürekli gelişmeyi her zaman haketmektedir.

Çin ile ilgili çeşitli senaryolar üretilebilir ama ben 2030’dan önce hiçbir senaryonun bütünsel bir gerçeklik taşımayacağını. Çin’in ilk durağan döneminde ne kadar dinamikleştiğini görmeden bugün bunları söylemenin konuşmanın yerinde olmadığını düşünüyorum. Önüne çıkan engellerden sonra ne yapacağını görmek daha iyi yorum yapmamızı sağlayacaktır.

Sevgiyle kalın.

ÇİN’in DİNAMİKLEŞMESİ” için 2 yorum

Yorum bırakın