RİSKLERİN KARANLIK DÜNYASI

#HOSHINKANRI yapmanın benim geliştirdiğim yöntem ile 7 adımını paylaştım. Şimdi sıra sizleri Risklerin Karanlık Dünyasına götürmeye geldi. Hoshin Kanri, bir işletmenin stratejik hedeflerini belirleme, bu hedeflere ulaşmak için eylem planlarını oluşturma ve bu planları yürütme sürecini içeren çok önemli bir stratejik planlama ve yönetim metodolojisidir. Ancak, Hoshin Kanri uygularken karşılaşılabilecek bazı önemli riskler vardır. Hoshin Kanri uygulamasında dikkate alınması gereken risklerden bahsetmeden önce gelin risk kavramını tanımlayalım.

Risk, bir organizasyon veya bireyin hedeflerine ulaşmasını engelleyebilecek veya olumsuz etkileyebilecek belirsizliklerin ve potansiyel tehlikelerin varlığını ifade eder. Bu kavram genellikle olumsuz olaylarla ilişkilidir, ancak aynı zamanda olumlu etkileri de içerebilir. Risk, hedeflere ulaşma sürecinde karşılaşılan belirsizliklerin bir sonucudur ve bu belirsizlikler, organizasyonun kaynaklarını, itibarını veya finansal durumunu etkileyebilir.

Risk kavramını anlamak için, öncelikle belirsizlik ve olası sonuçları değerlendirme sürecine odaklanmak önemlidir. Belirsizlikler, planlamada ve karar alma süreçlerinde ortaya çıkabilen beklenmeyen durumları ve olayları temsil eder. Bu belirsizlikler, organizasyonun karşılaşabileceği fırsatları veya tehditleri içerir. Risk değerlendirmesi, bu belirsizlikleri tanımlamak, ölçmek ve yönetmek için kullanılan bir süreçtir.

Risk, genellikle üç ana bileşeni içerir: olasılık, etki ve şiddet. Olasılık, belirli bir riskin ortaya çıkma olasılığını temsil ederken, etki, riskin gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkabilecek sonuçların ciddiyetini ifade eder, şiddet ise olasılık ve etkinin birleşmesinden oluşan risk seviyesini belirler. Organizasyonlar, bu olasılık ve etkiyi değerlendirerek, risklerini önceliklendirir ve uygun stratejilerle yönetir. Risk yönetimi süreci, organizasyonların belirlenen riskleri kabul etme, azaltma, transfer etme veya önleme gibi stratejilerle yönetmelerini içerir.

İşte Hoshin Kanri uygulamasında dikkate alınması gereken risklerden bazıları:

  1. İletişim Eksikliği:
    • Hoshin Kanri, organizasyonun her seviyesinde açık ve etkili iletişimi gerektirir. Ancak, stratejik hedeflerin ve planların çalışanlara etkili bir şekilde iletilmemesi, çalışanların motivasyonunu ve bağlılığını düşürebilir. İletişim eksikliği, hedeflere ulaşma sürecinde zorluklara yol açabilir.
  2. Eğitim ve Yetenek Eksikliği:
    • Hoshin Kanri, organizasyon içinde geniş bir katılım gerektirdiği için çalışanların bu metodolojiyi anlaması ve uygulayabilmesi önemlidir. Eğitim ve yetenek eksikliği, stratejik planlama sürecini etkileyebilir ve hedeflere ulaşma çabalarını zorlaştırabilir.
  3. Ölçüm ve Değerlendirme Zorlukları:
    • Hoshin Kanri süreci, performans ölçümü ve sürekli değerlendirmeyi içerir. Ancak, uygun ölçüm araçlarının eksikliği veya doğru verilerin toplanmaması, stratejik hedeflerin gerçekleşmesini değerlendirmeyi zorlaştırabilir.
  4. Değişim Direnci:
    • Stratejik hedeflere ulaşmak için yapılan değişiklikler, organizasyon içinde dirençle karşılaşabilir. Çalışanların mevcut süreçlerden veya alışkanlıklardan sapmaya direnmesi, Hoshin Kanri’nin başarısını etkileyebilir.
  5. Planların Aşırı Karmaşıklığı:
    • Hoshin Kanri, stratejik hedeflerin belirlenmesinden, eylem planlarının oluşturulmasına ve sonuçların değerlendirilmesine kadar bir dizi aşamayı içerir. Planlar aşırı karmaşık veya ayrıntılı hale geldiğinde, uygulanmaları ve izlenmeleri daha zor hale gelebilir.

Bu risklere karşı önlemler almak için organizasyonlar, süreçleri açıkça iletişim, eğitim ve yetenek geliştirme ile desteklemeli, ölçüm ve değerlendirme süreçlerini düzenli olarak gözden geçirmeli ve değişim yönetimi stratejilerini benimsemelidir. Ayrıca, Hoshin Kanri sürecini sürdürülebilir bir şekilde uygulamak için liderlik desteği ve organizasyonel kültürün stratejik hedeflere uyumlu olması önemlidir.

Şimdi adım adım ilerleyelim. Önce risklerin üç bileşenine bakalım.

Risk yönetimi sürecinde, risk bileşenleri olarak adlandırılan olasılık, etki ve şiddet, birbiriyle etkileşim halindedir ve bu bileşenlerin uygun değerlendirmesi organizasyonların risklerle başa çıkmasında önemlidir. İşte bu üç bileşenin nasıl bir etkileşim içinde olduğu:

  1. Olasılık:
    • Olasılık, belirli bir riskin gerçekleşme olasılığını ifade eder. Yani, bir olayın meydana gelme olasılığıdır. Olasılık genellikle düşük, orta ve yüksek gibi kategorilere ayrılır. Düşük olasılıklı olaylar genellikle nadir durumları temsil ederken, yüksek olasılıklı olaylar daha yaygın ve sık rastlanan durumları ifade eder.
  2. Etki:
    • Etki, belirli bir riskin gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkabilecek sonuçların ciddiyetini ifade eder. Bu sonuçlar genellikle finansal kayıplar, itibar zedelenmesi, operasyonel aksamalar veya fiziksel zararlar gibi çeşitli olabilir. Etki değerlendirmesi genellikle düşük, orta ve yüksek gibi kategorilere ayrılır.
  3. Şiddet (Risk Seviyesi):
    • Şiddet, olasılık ve etkinin birleşiminden türetilen bir değerdir ve genellikle riskin genel düzeyini ifade eder. Şiddet, bir olayın olasılığı ve bu olayın etkisi bir araya getirilerek belirlenir. Bu değer, organizasyonun bir riskle karşılaştığında ne kadar ciddi bir durumla karşılaşabileceğini gösterir. Şiddet genellikle düşük, orta, yüksek gibi derecelendirme sistemleriyle ifade edilir.

Olasılık, etki ve şiddet arasındaki etkileşim, organizasyonların riskleri önceliklendirmelerine, yönetmelerine ve bu risklere uygun bir şekilde yanıt vermelerine yardımcı olur. Bu değerlendirmeler, organizasyonların kaynaklarını doğru bir şekilde yönlendirmelerine ve kritik risklere öncelik vererek stratejik kararlar almalarına olanak tanır. Bu nedenle, risk yönetimi sürecinde bu üç bileşenin etkileşimi dikkate alınarak uygun bir değerlendirme yapılması kritiktir.

Risk şiddeti değerlendirmesinde kullanılan genel bir ölçek şu şekilde olabilir:

  1. Düşük Şiddet:
    • Genellikle, olayın düşük olasılıkla gerçekleştiği veya gerçekleşse bile etkisinin sınırlı olduğu durumlar için kullanılır. Düşük şiddetli riskler genellikle organizasyonun normal iş süreçlerini veya performansını önemli ölçüde etkilemez. Bu tür risklere karşı daha basit ve düşük maliyetli önlemler alınabilir.
  2. Orta Şiddet:
    • Orta şiddetli riskler, olayın orta derecede olasılıkla gerçekleştiği veya gerçekleşse bile orta düzeyde etki yarattığı durumları ifade eder. Bu tür riskler, organizasyonun iş süreçlerini ve performansını etkileyebilir, ancak kriz durumlarına yol açma olasılığı daha düşüktür. Bu tür risklere karşı daha kapsamlı önlemler alınabilir.
  3. Yüksek Şiddet:
    • Yüksek şiddetli riskler, olayın yüksek olasılıkla gerçekleştiği veya gerçekleşse bile önemli ve ciddi etkiler yarattığı durumları temsil eder. Bu tür riskler, organizasyonun iş süreçlerini önemli ölçüde etkileyebilir ve hatta organizasyonun uzun vadeli başarısını tehdit edebilir. Bu tür risklere karşı genellikle kapsamlı ve acil müdahale gerektiren önlemler alınmalıdır.

Bu değerlendirme ölçekleri organizasyonlara rehberlik etmek için kullanılır, ancak her organizasyon kendi risk toleransını ve önceliklerini dikkate alarak bu değerleri özelleştirebilir. Organizasyonlar, risk şiddeti ölçeklerini ve kategorilerini belirlerken kendi özel koşullarını ve endüstri standartlarını göz önünde bulundurmalıdır.

İşletmelerde en önemli risk, işletmenin türüne, sektörüne ve önceliklerine bağlı olarak değişebilir. Ancak, genel olarak belirtilebilecek bir şey yoktur çünkü her işletmenin risk profili farklıdır. Ancak, verdiğiniz seçenekler arasında sürdürülebilirlik genellikle giderek daha fazla önem kazanan bir faktördür.

Sürdürülebilirlik, çevresel, sosyal ve ekonomik faktörleri içerir ve işletmenin uzun vadeli başarısı için kritik öneme sahiptir. Çevresel sürdürülebilirlik, doğal kaynak kullanımı, enerji verimliliği ve karbon ayak izi gibi konuları içerir. Sosyal sürdürülebilirlik, işletmenin toplum ve çalışanlarına olan etkilerini içerir. Ekonomik sürdürülebilirlik ise işletmenin mali durumu ve uzun vadeli karlılığına odaklanır.

Bu faktörlerden herhangi birindeki bir zayıflık veya başarısızlık, işletmenin itibarını, rekabet avantajını ve uzun vadeli başarısını etkileyebilir. Ayrıca, sürdürülebilirlik, müşteri talepleri, düzenleyici değişiklikler ve toplumsal beklentiler gibi dış etkenlere de bağlıdır. Bu nedenle, bir işletme sürdürülebilirlik konularına öncelik vererek risk yönetimi stratejilerini oluşturmalı ve uygulamalıdır.

Ancak, diğer seçenekler (kötü organizasyon, yetişmiş eleman kaybı, motivasyon ve iletişim eksikliği, hatalı makine ve ekipman yerleşimi, kalitesiz ve izlenemeyen üretim) de önemli riskler olabilir ve işletmenin genel performansını etkileyebilir. Her bir riskin organizasyonunuz için önem sıralamasını belirlemek, öncelikli risklere odaklanarak etkili bir risk yönetimi stratejisi geliştirmenize yardımcı olabilir.

Sürdürülebilirlik risklerini etkili bir şekilde yönetmek, işletmeler için önemli bir konudur. Ancak, birçok işletme sürdürülebilirlikle ilgili hatalar yapabilir ve bu hatalar zaman içinde ciddi sonuçlara yol açabilir. İşte sürdürülebilirlik risklerinde en çok yapılan üç öldürücü hatanın bir özeti:

  1. Stratejik Uyum Eksikliği:
    • En büyük hatalardan biri, işletmenin sürdürülebilirlik stratejisinin genel iş stratejisiyle uyumsuz olması veya sürdürülebilirlikle ilgili hedeflerin belirlenmesi ve uygulanmasında bir tutarsızlık olmasıdır. Sürdürülebilirlik stratejisinin iş stratejisiyle entegre edilmemesi, işletmeyi pazarda rekabet avantajından mahrum bırakabilir ve uzun vadeli sürdürülebilir başarıya zarar verebilir.
  2. Etkin İzleme ve Raporlama Eksikliği:
    • Sürdürülebilirlik performansını izlemek ve raporlamak, işletmelerin gelişme sağlamaları ve paydaşlarını bilgilendirmeleri için önemlidir. Ancak, birçok işletme, sürdürülebilirlikle ilgili verileri etkili bir şekilde toplamak, izlemek ve raporlamak için uygun sistemlere ve süreçlere sahip olmayabilir. Etkin bir izleme ve raporlama eksikliği, işletmenin performansını değerlendirmesini ve sürekli olarak iyileştirmesini zorlaştırabilir.
  3. Stakeholder İlişkilerinin İhmal Edilmesi:
    • Sürdürülebilirlik, işletmenin paydaşlarıyla (müşteriler, çalışanlar, yatırımcılar, topluluklar, tedarikçiler vb.) etkileşimde bulunmasını gerektirir. Bu paydaşlarla güçlü bir iletişim ve işbirliği kurmak önemlidir. En büyük hatalardan biri, paydaşların beklentilerini, endişelerini ve önerilerini yeterince dikkate almamak veya bu ilişkilere yeterince değer vermemektir. Bu durum, müşteri memnuniyetini, marka itibarını ve uzun vadeli sürdürülebilirlik başarısını olumsuz etkileyebilir.

Bu hatalardan kaçınmak için işletmeler, sürdürülebilirlik stratejilerini kurumsal strateji ile entegre etmeli, etkili izleme ve raporlama süreçleri oluşturmalı ve paydaşlarla düzenli iletişim ve işbirliği içinde olmalıdır. Bu, işletmelerin sürdürülebilirlik risklerini en aza indirerek uzun vadeli başarıya ulaşmalarına yardımcı olabilir.

Risklerin Karanlık Dünyasından uzak kalmak istiyorsanız işe İNSANA SAYGI ile başlayın.

RİSKLERİN KARANLIK DÜNYASI” için 2 yorum

Yorum bırakın