Bir varmış, bir yokmuş. Çok da uzak olmayan diyarlarda, insanlık ateşle oynamayı pek severmiş. İşte bu hikaye de, cam şişelerin, bez paçavraların ve yanmaktan korkmayan cesur yüreklerin masalıdır.
Gökyüzüne kara bulutlar serildiğinde, takvimler 1939’u gösterdiğinde, kuzeyin buz gibi rüzgarları Finlandiya topraklarına sert sert eserken, bir gece vakti, Sovyet tankları sınırın ötesinden sel gibi akmış. Finlandiyalılar, ellerinde yayları ve oklarıyla değil elbet, bu defa soba boruları ve tahta kaşıklarıyla direnecek gibiymişler. Koca koca tankların üzerlerine geldiğini gördüklerinde, köyden Bilge Erkki, komşu mahallenin yaramaz oğlu Jussi’ ye dönmüş: “Oğlum, o depo sıvısı var ya, hani amcan traktörün motoruna koyuyordu, ondan getir bakayım. Bir de nene’ nin turşu kavanozlarından birkaç tane bul. Yalnız dikkat et, çok sarsma, sonra dedenin şapkalarından da al biraz. Savaş başlıyor, sanata ihtiyacımız var!”
Jussi büyük gözlerle bakarken, hızla koştu. Benzin, kavanoz ve bez parçaları… Erkki şişeyi doldurdu, bezleri tıkıştırdı, sonra kibriti çaktı. İlk atılan kokteyl başarıya ulaştığında, tanktan dumanlar yükseldi. “Bak şunun güzelliğine, adeta bir sanat eseri!” dedi Erkki. O an bir köy kadını, “Bu yeni şişe bombamızın adı ne olacak Erkki?” diye sordu. Erkki başını kaşıdı, sonra iç geçirerek baktı: “Molotof Kokteyli olsun, nasılsa Molotof bizim üzerimize barış paketleri atıyor ya, biz de ona kokteyl servisi yaparız.”
Ve işte o gün bu efsane başladı. Şaka gibi gelen bu isim, dünya tarihine kazındı. O günden sonra Molotof Kokteyli, isyanların, direnişlerin ve duvarlara yazılan sözlerin yanında hep var oldu. Çünkü bazen bir şişe, dünyayı değiştirir.
Molotof Kokteyli’nin Dünya Üzerindeki Yolculuğu
Latin Amerika’nın sıcak topraklarında, isyan ateşi hiç sönmez. Kolombiya’da öğrenciler, hükümetin baskıcı politikalarına karşı ellerinde Molotoflarla sokaklara dökülmüş. Bir öğrenci lideri, arkadaşlarına dönerken şöyle demiş: “Dostlar, bu sadece bir şişe değil, özgürlüğümüzün meşalesi!” Alevler havaya yükselirken, kalabalık daha da artmış ve güçlenmiş.
Paris’in dar sokaklarında, 1968 yılında gençler devrim şarkıları söylerken, Molotoflar kaldırım taşlarıyla dans ediyormuş. Bir genç, polise karşı şişesini sallarken: “Bu kokteyl, barlarda satılmıyor ama ruhu serbest bırakıyor!” diye bağırmış.
Ortadoğu’nun tozlu yollarında, Filistinli gençler İsrail askerlerine karşı taşlarla beraber Molotoflarını da kuşanmış. Bir nine, torununa dönüp demiş ki: “Evladım, eskiden zeytin toplardık, şimdi ateş topluyoruz. Ama umut aynı…”
Çin’de, Tiananmen Meydanı’nda öğrenciler tankların önünde dururken, ellerinde pankartlarla beraber şişeler de varmış. Bir öğrenci, arkadaşına dönüp: “Bu şişede benzin var ama içinde cesaret de var. Birlikte yanacağız ama ışık olacağız!” demiş.
Yunanistan’da 2008 yılında Atina’nın dar sokaklarında, Alexis Grigoropoulos isimli bir gencin polis kurşunuyla öldürülmesi üzerine kıyamet kopmuş. Gençler ellerinde Molotoflarla Exarchia Mahallesi’ni aydınlatırken, bir graffiti duvarına kazınmış: “Polis kurşun sıkar, biz ateşle cevap veririz!”
İspanya’da 2011’deki “Öfkeliler Hareketi” sırasında, Puerta del Sol Meydanı’nda insanlar kriz karşısında sokaklara dökülmüş. Bir kadın gösterici elinde Molotof şişesini kaldırıp bağırmış: “Banka camları kırılır, ama onurumuz asla!”
Güney Afrika’da apartheid rejimine karşı mücadelede, Soweto sokaklarında gençler lastikler yakıp Molotoflarla barikat kurmuş. Bir çocuk, yanan şişeyi sallarken gülümseyip demiş: “Bu ateş özgürlüğün ateşi!”
Molotof Kokteyli, her coğrafyada farklı dillerde aynı şeyi söylemiş: Korkmuyoruz, buradayız! Cam şişeden süzülen alevler, sadece yakan değil, aynı zamanda aydınlatan bir sembol olmuş. Sizlere masalsı bir dil ile “Molotof Kokteylin” tarihçesini ve eskimeyen hikayesini anlattım.
ATEŞİN ŞİŞEYE SIĞDIRILDIĞI DESTAN