SISTEMI TAŞIMAK

Sabah – Melis’in Oryantasyon Masası

Melis, elindeki kahveyi masanın kenarına koydu. Bugün oryantasyonun ilk günüydü. Karşısında dört yeni çalışan vardı. Genç, hevesli, dikkatli. Her biri teknik olarak güçlü görünüyordu. Ama Melis’in niyeti teknik anlatmak değildi. Onlara sistemin ‘nasıl’ değil, ‘neden’ kısmını anlatacaktı.

“Şimdi size süreci anlatmayacağım,” dedi Melis. “Onu zaten öğrenirsiniz. Ben size süreci nasıl düşünmeniz gerektiğini anlatacağım.”

Gözlüklerinin camından gençlerden biri dikkatle bakıyordu. Melis devam etti:

“Bir sistem doğru çalışıyorsa bu, her şeyin sorunsuz aktığı anlamına gelmez. Bazen sistem düzgün akarken, alt akışta kimse konuşmuyordur. İşte o zaman sistem çalışmıyor demektir.”

Kısa bir sessizlik oldu. Sonra birisi sordu:

“Yani sistem sessizlikten mi bozulur?”

Melis gülümsedi. “Hayır,” dedi. “Sistem zaten bozulmuştur. Sessizlik sadece onun yankısıdır.”

Baran – Süreç Odasında

Baran, beyaz tahtaya çizdiği bir akış şemasının başında duruyordu. Bir danışmanlık toplantısındaydı. Kurumsal süreçlerin haritasını çıkarmış, ama kimseye hatayı göstermemişti. Onun derdi artık hata değil, alışkanlıktı.

“Bakın,” dedi, “burada bir adımı atlıyorsunuz ama sistem çalışıyor gibi görünüyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimse o adımı sorgulamıyor. Ve sessizlik en büyük onaydır.”

Yöneticiler birbirine baktı.

Baran devam etti: “Ben artık sistemin çalışmasına değil, insanların neye ses çıkarmadığına bakıyorum. Çünkü sessizlik, sistemin belleğidir.”

Tahtanın köşesine küçük bir not yazdı:

“Bir sistemin iyileştiği yer, ilk ‘neden’ sorusunun sorulduğu andır.”

(Öykü devam edecek – bu sadece ilk sahneler. Geri kalan sahneler ve finale doğru yapılandırma ilerleyen bölümlerde eklenecek.)

Deren – Akademide Yeni Ders

Deren, tahtaya büyük harflerle yazdı: “RELIABILITY – GÜVENİLİRLİK”. Altına küçük harflerle bir kelime daha ekledi: “Davranış.”

Sınıfta öğrenciler merakla bakıyordu. Beklentileri dağılım fonksiyonlarıydı, hazard rate grafikleri, bathtube curve çizimleriydi.

Deren konuşmaya başladı:

“Bunları öğreneceğiz. Ama önce şunu sormamız gerek: Bir sistem neden güvenilir olsun ister? Neye karşı?”

Bir öğrenci parmak kaldırdı: “Hatalara karşı mı?”

“Hayır,” dedi Deren, “sessizliğe karşı.”

O an sınıf sessizliğe gömüldü. Ve o sessizlikte gerçek öğrenme başladı.

Suat Bey – Bir Ziyaret

Suat Bey eski ofisinde çantasından defter çıkardı. Masaya koydu. Karşısındaki kişi gençti. İlk iş yılıydı. Heyecanlıydı.

“Baran’ı tanır mısın?” diye sordu.

“Adını duydum,” dedi genç mühendis. “Burada bazı süreçlerde onun izi varmış.”

Suat Bey defteri açtı. Sayfanın ortasında şunlar yazıyordu:

“Gerçek liderlik, sistemin bir yerine isim yazdırmak değil; o sistemin davranışlarını bir daha eskisi gibi olmamak üzere değiştirmektir.”

“Bu izdir,” dedi Suat Bey. “Ve bu iz, konuşanlardan değil, dinleyenlerden çıkar.”

Gündüz Hoca – Veda Hazırlığı

Kampüs bahçesi hazırlanıyordu. Eski öğrenciler geliyordu. Japonya’dan bir davetli, Anadolu’dan gelen tekniker, bir CEO, bir girişimci…

Hepsi eski bir hocayı dinlemek için gelmişti. Gündüz Hoca emekli oluyordu. Ama kimse buna “veda” demiyordu.

Baran bankta oturuyordu. Melis küçük bir defter tutuyordu. Deren programı organize ediyordu.

Ve saat geldi.

Bahçede Son Ders

Gündüz Hoca sahneye çıktı. Ceketini çıkardı. Mikrofonu aldı. Uzun süre konuşmadı. Sonra:

“Ben size sistem anlatmadım.”

“Ben size nasıl düşünülmesi gerektiğini de öğretmedim.”

“Ben sadece… sizin düşünme şeklinizi bozmak istedim.”

Kalabalık sessizleşti.

“Çünkü bazı sistemler, konuşulmaz. Taşınır.”

Bir duraklama.

“Ve artık taşıyacak olan sizsiniz.”

Son Sayfalar

Tüm karakterler defterlerinin son sayfalarını açtı.

Melis yazdı: “Kültür, sorulmadan sürdürülen cümledir.”

Baran yazdı: “Liderlik, yankıyı susturmamakla başlar.”

Deren yazdı: “Sistem artık biziz.”

Ve yeni bir çalışan deftere ilk cümlesini yazdı:

“Bu bir hikâyeydi. Ama artık bir sistemdir.”

SISTEMI TAŞIMAK” için 3 yorum

  1. Sistemlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine ilişkin tabiki bilgelik taşıyan bir yazı olmuş 🙂 Aynı zamanda sürekli sistem sorgulayan biri olarak kendimi bulduğum bir yazı olmuş🙂
    Öğretmenlikten müdür yardımcılığına geçerken “Ya bu sistemin kölesi olursun, ya da bu sistemde en iyisini yapmaya çalışarak kendi sistemini var edersin.” cümlesini kurmuştum. Yazı hakkındaki düşüncelerimi de sıralıyorum:

    1. Sistemin ne olduğu zamanla tecrübe kazanılarak elbette öğrenilecektir. Önemli olan bireylere süreç içerisinde nasıl düşünülmesi gerektiğinin öğretilerek sistemlerin var olmasını sağlayacak düşünceler üretmelerini sağlamaktır.
    2. Düşünme biçiminin öğretilmesinin yanı sıra bireylere farklı bakış açıları kazandırmak da önemlidir. Böylece sistemler gelişmeye devam edecek ve sürdürülebilir olacaktır.
    3. Herşey yolunda gitse bile bir sistem sorgulanmıyor ise o sistemde sorun var demektir. Sessizlik sistemlerde büyük bir problemdir aslında. Yöneticilerin bu duruma önem vermeleri nedenini bulmaları gerekiyor. Örneğin zaman zaman çalışanların sistemi yürüttüklerini ancak fikir belirtmeyip sessizliğe büründüklerine şahit oluyoruz. Bu durum çoğunlukla fazla iş yükü, düşük iş tatmini, yetersiz yönetim gibi nedenlerle olabiliyor ve sessiz istifa olarak adlandırılıyor. Çalışanların neden sessiz kaldığı anlaşılır ise ona göre çözümler bulunabilir.
    4. Alışkanlıkların sorgulandığı, çalışanların sessiz kalmadığı, alışkanlıklardan vazgeçilip yeniliklerin olduğu, düşünme biçiminin öğretildiği sistemler sağlıklı bir şekilde yürümektedir.
  2. Sistemlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine ilişkin tabiki bilgelik taşıyan bir yazı olmuş 🙂 Aynı zamanda sürekli sistem sorgulayan biri olarak kendimi bulduğum bir yazı olmuş🙂Öğretmenlikten müdür yardımcılığına geçerken “Ya bu sistemin kölesi olursun, ya da bu sistemde en iyisini yapmaya çalışarak kendi sistemini var edersin.” cümlesini kurmuştum. Yazı hakkındaki düşüncelerimi de sıralıyorum:

    Sistemin ne olduğu zamanla tecrübe kazanılarak elbette öğrenilecektir. Önemli olan bireylere süreç içerisinde nasıl düşünülmesi gerektiğinin öğretilerek sistemlerin var olmasını sağlayacak düşünceler üretmelerini sağlamaktır.

    Düşünme biçiminin öğretilmesinin yanı sıra bireylere farklı bakış açıları kazandırmak da önemlidir. Böylece sistemler gelişmeye devam edecek ve sürdürülebilir olacaktır.

    Herşey yolunda gitse bile bir sistem sorgulanmıyor ise o sistemde sorun var demektir. Sessizlik sistemlerde büyük bir problemdir aslında. Yöneticilerin bu duruma önem vermeleri nedenini bulmaları gerekiyor. Örneğin zaman zaman çalışanların sistemi yürüttüklerini ancak fikir belirtmeyip sessizliğe büründüklerine şahit oluyoruz. Bu durum çoğunlukla fazla iş yükü, düşük iş tatmini, yetersiz yönetim gibi nedenlerle olabiliyor ve sessiz istifa olarak adlandırılıyor. Çalışanların neden sessiz kaldığı anlaşılır ise ona göre çözümler bulunabilir.

    Alışkanlıkların sorgulandığı, çalışanların sessiz kalmadığı, alışkanlıklardan vazgeçilip yeniliklerin olduğu, düşünme biçiminin öğretildiği sistemler sağlıklı bir şekilde yürümektedir.

Yorum bırakın