ADALET KİŞİ OLMAKLA BAŞLAR

Bir yazı okudum geçtiğimiz günlerde. Tolga Yıldız’ın Ortak Dikkatin Sessiz Çöküşü başlıklı yazısı. Her cümlesi içime işledi. Çünkü dikkat eksikliği meselesini sadece teknolojiyle ya da ekranlarla açıklamıyordu. Daha derin, daha rahatsız edici bir şey söylüyordu: Dikkat, ilişkidir. Ve bu ilişki çöküyor.

Bu yazı beni bir soruya götürdü: Bu gidişi nasıl tersine çevirebiliriz? Toplumsal çöküşleri değil, kişisel uyanışları konuşmalıyız belki de. Çünkü ben inanıyorum ki, adalet kişi olmakla başlar. Kişi olmak da dikkatle.

Konfor Alanı Büyüyünce Daralıyor

Bugün hepimiz konfor alanı içinde yaşadığımızı sanıyoruz. Ama aslında o alanlar, farkında olmadan bizi yalnızlaştırıyor. Ekranlarımız var, ama göz temasımız yok. Sürekli içerik tüketiyoruz, ama anlam inşa edemiyoruz.

Bir gün metroda karşımda oturan genç bir çocuk kitap okuyordu. Yanındaki adam yüksek sesle telefondaydı. Çocuk kısa bir bakış attı, sonra sayfayı çevirdi. Kimse fark etmedi ama o bakışta bir şey vardı: görmezden gelinmenin sessizliği. Dikkatin kaybı, işte o anda yaşanıyor.

Dikkat Etmek Bir Niyet Meselesi

Birini dikkatle dinlemek, ona “senin söylediklerin önemli” demektir. Bu küçük cümle hayatı değiştirir. Çünkü insanlar değerlerini, kendilerine gösterilen dikkatle ölçer. Dikkat, aslında bir değer biçimidir.

Dikkatini veremeyen biri, adaletli olamaz. Çünkü adalet görmekle başlar. Görmediğin şeyi savunamazsın. İşte bu yüzden dikkat kaybı, etik bir krizdir.

Çocuklara Dikkat: En Temel İnsanlık Anlaşması

Çocuklar ne olduklarını bize anlatmazlar. Bizim nasıl davrandığımıza göre kim olduklarını öğrenirler.

Bir baba düşünün, çocuğu heyecanla bir şey anlatıyor ama o gözünü telefonundan kaldırmıyor. Çocuk bir süre sonra susuyor. O suskunluk, bir kaybın başlangıcıdır. Görülmeyen bir çocuk, ya bağırarak dikkat ister ya da içine kapanır. İkisi de adaletsizliğin sonucu.

Çocuğa dikkat etmek, onu sabırla dinlemek, fikirlerini ciddiye almak, onun içsel terazisini kurar. Ve o terazi ileride toplumun terazisine dönüşür.

Gençlerle Kurulacak Köprü: Dinlenmek, Değer Görmektir

Bir gün lisede gençlerle söyleşi yaparken biri şöyle dedi:
“Bizi dinleyen bir yetişkin var mı sizce?”
Sınıf sessizleşti. Çünkü hepimizin içinden geçen bir şeydi bu. Gençler, dikkat göremediklerinde ya içlerine kapanıyorlar ya da dikkat çekmek için yıkıcı davranıyorlar.

Oysa gençlere verilecek en büyük hediye dikkatle dinlemektir. Onlara söz hakkı tanımak, yön vermek değil birlikte düşünmek, onların birey olduklarını hatırlatmaktır.

Birey Olmak: İç Sesle Sadakat Kurmak

Kendilik alanı, insanın iç sesiyle kurduğu bağdır. Gürültüden sıyrılıp o sesi duyabilmek için dikkat gerekir. Dikkatini dağıtan bir dünya, seni kendin olmaktan da uzaklaştırır.

Ve sen kendin olamazsan, adil de olamazsın. Adalet dışarıda başlasın diye bekleriz ama aslında içeride başlar: nasıl baktığınla, nasıl dinlediğinle, nasıl fark ettiğinle.

Küçük Eylemler, Büyük Etkiler

Adalet büyük bir kavram gibi görünür. Ama aslında gündelik hayatta başlar:
• Bir çocuğun cümlesini kesmemek
• Bir yaşlının temposuna ayak uydurmak
• Bir hayvanın susuzluğunu fark etmek
• Genç birinin fikrine alan açmak

Dikkat, görünmeyeni fark etme cesaretidir. Ve bu cesaret bulaşıcıdır.

Son Söz: Adalet Sloganla Değil, Davranışla Kurulur

Sistemler, politikalar, yapılar… Elbette önemli. Ama unutma: adalet bir duruş meselesidir. Birey olarak başlar. Ve bu birey dikkatle oluşur.

Dikkat vermek, değer vermektir. Bu çağın en radikal eylemi belki de tam budur: Birine gerçekten dikkat etmek.

Yorum bırakın