Küresel Otomotiv ve Mobilite Sektörü: Haftalık Gelişmeler (14–20 Haziran 2025)
Sürücüsüzleşmenin Eşiğinde: Geleceği Şekillendiren Bir Hafta
Geçtiğimiz hafta otomotiv ve mobilite dünyasında yaşanan gelişmeler, sektörde sadece yeni teknolojileri değil, aynı zamanda yeni soruları da beraberinde getirdi. 7–13 Haziran 2025 tarihleri arasında yaşananlar, otonom sürüşün bir bilim kurgu fantezisi olmaktan çıkıp, küresel rekabetin kalbine yerleştiğini bir kez daha gösterdi. Robotaksiler, yapay zekâ entegrasyonları, elektrikli van atılımları, ticaret savaşlarının gölgesinde şekillenen stratejiler… Bu dinamik tabloyu gelin birlikte inceleyelim.
Avrupa’da Elektrikli Araçlar Yükseliyor ama Savaş Bitmedi
JATO verilerine göre, Avrupa pazarında batarya elektrikli araçların (BEV) payı %15,3’e yükselmiş durumda. Hibrit araçlar ise %35’e ulaşarak ciddi bir kitleyi etkisi altına alıyor. Bu tablo ilk bakışta umut verici gibi görünse de, içten yanmalı motorlu araçların hâlâ %38’lik bir paya sahip olması, geçişin sancısız olmayacağını gösteriyor.
Bu arada Çinli üretici BYD, Avrupa’da Tesla’yı geride bırakmaya devam ediyor. Uyguladıkları agresif fiyatlandırma ve çevik tedarik zinciri yönetimi, kıtadaki dengeyi ciddi şekilde sarsıyor. “Avrupa’da kim patron olacak?” sorusu, artık daha fazla Çin aksanıyla soruluyor.
Tarifeler Savaşı ve Tedarik Krizleri
ABD, demir-çelik ve alüminyum ithalat vergilerini %50’ye yükselterek bir anlamda yeni bir ekonomik cephe açtı. Avrupa üreticileri için bu, sadece maliyet artışı değil, aynı zamanda uzun vadeli stratejilerini yeniden düşünme zorunluluğu demek. Bu korumacı politikaların gölgesinde araç fiyatlarının tüketiciye nasıl yansıyacağı ciddi bir soru işareti.
Çin’in nadir toprak elementleri üzerindeki ihracat kontrolleri ise başka bir cepheyi açıyor. Elektrikli araç motorlarında kullanılan bu kritik materyallerin kısıtlanması, özellikle batılı üreticileri alternatif tedarik yolları bulmaya zorluyor. Bu adımlar sadece ekonomiyi değil, aynı zamanda küresel inovasyon yarışını da doğrudan etkiliyor.
Otonomite Arenasında Yeni Oyuncular ve Büyük Hamleler
Huawei ve SAIC’in HIMA çatısı altında kurduğu yeni iş birliği, yalnızca yeni bir marka doğurmuyor; aynı zamanda mobilitenin tanımını da yeniden yazıyor. Yapay zekâ ve akıllı platformlarla entegre bu sistem, robotaksi hizmetinde yeni bir çağın kapılarını aralıyor.
Kia ise PV5 adını verdiği elektrikli van modelini tanıtarak, ticari taşımacılıkta karbon ayak izini düşürmeye yönelik net bir adım atmış durumda. Bu, sadece çevresel sürdürülebilirlik değil, aynı zamanda şehir içi lojistiği baştan tasarlamak anlamına geliyor.
Dünyanın Çeşitli Köşelerinde Sessiz Devrimler
WeRide, Uber ile yaptığı ortaklık sayesinde Orta Doğu pazarına L4 seviyesinde otonom sürüş hizmeti sunmaya başladı. İsviçre, Barselona ve Guangzhou’da başlatılan 24 saat kesintisiz robotaksi seferleri ise artık bu teknolojinin yalnızca bir vitrin olmadığını, hayatın tam ortasına yerleştiğini kanıtlıyor.
Diğer yandan CATL’nin sodyum-iyon pil üretimine geçme kararı, lityum bağımlılığının azaltılması adına devrim niteliğinde. Bu, önümüzdeki dönemde batarya teknolojilerinin evriminde yeni bir yol ayrımına işaret ediyor.
Haftanın Kazananı: WeRide
Uber ile yaptığı stratejik hamle ve çok şehirli robotaksi operasyonları sayesinde WeRide, bu haftanın şüphesiz en parlak yıldızıydı. Sadece teknolojik yeterliliğiyle değil, aynı zamanda küresel yayılım stratejisiyle de dikkat çekti.
Haftanın Kaybedeni: Schaeffler
Elektrikli araç tedarik zincirinde yaşadığı darboğaz ve e-mobilite birimindeki negatif EBIT beklentisi, Schaeffler’i zor bir haftaya soktu. Yatırımcı güveni sarsılırken, Avrupa’daki üreticiler için de bu durum “bu daha başlangıç mı?” sorusunu gündeme getiriyor.
Haftanın En Yaratıcı Gelişmesi: Huawei–SAIC İttifakı
Geleneksel kalıpları yıkan HIMA ittifakı, yalnızca bir ürün lansmanı değil; aynı zamanda sektördeki yapısal dönüşümün sembolü olabilir. Yapay zekâ destekli mobilite platformlarıyla sadece sürüş değil, deneyim de baştan tanımlanıyor.
Özetle; bu hafta gösterdi ki, sürücüsüzleşme sadece bir teknoloji meselesi değil, aynı zamanda politik, ekonomik ve stratejik bir dönüşüm. Her yeni adım bir fırsat kadar bir meydan okuma. Peki, sizce bu yarışta kim direksiyona oturacak?