ÇİN YAPTI, BİZ NEDEN YAPAMADIK? NEREDE, NEDEN TIKANDIK?

Aynı Harita, Farklı Yollar

Son 30 yıl içinde Çin’in yükseköğretim reformları, dünyanın pek çok ülkesine örnek oldu. Project 211 ve Project 985 gibi stratejik yatırımlar, belirli üniversiteleri dünya sıralamalarına taşıdı. Oysa Türkiye’de aynı dönemde yükseköğretim devasa bir hızla büyüse de kalite artışı sınırlı kaldı. Bu yazı, Çin’in başarıya ulaşan modelini Türkiye’nin neden yakalayamadığını ve özellikle program çeşitliliğinde yaşanan daralmayı değerlendiriyor.

Çin’le Türkiye’nin başardıkları arasında bir nicelik-nitelik farkı olduğu ortada. Türkiye üniversite sayısını 30 yıl içinde 7 kat artırırken, dünya sıralamalarına girebilen kurum sayısı oldukça düşük kaldı. Çin ise az sayıda üniversiteye yaptığı yoğun ve sürekli yatırımlarla, bu kurumları küresel rekabetin ön sıralarına taşıdı. Peki biz neden aynı başarıyı gösteremedik?


1. Finansman Sorunu: Herkesin Eline Biraz, Hiç Kimseye Yeterince Değil

1.1 Parçalanmış ve Yetersiz Bütçeler

Çin modeli, odaklanmış ve sürdürülebilir finansman üzerine kuruluydu. Project 211 kapsamında 112, Project 985 kapsamında ise yalnızca 39 üniversiteye ciddi kaynaklar aktarıldı. Türkiye’de ise neredeyse 200 üniversiteye aynı havuzdan eşit ama yetersiz bütçeler dağıtılıyor. 2023 verilerine göre devlet üniversitelerine ayrılan bütçe, toplam kamu bütçesinin yalnızca %3’ü civarındaydı. Oysa bu oran Çin’de çok daha yüksekti ve artan performansla paralel şekilde güncelleniyordu.

1.2 Üniversite Sayısındaki Aşırı Artış

Türkiye’nin yükseköğretimde en hızlı yaptığı şey belki de “yeni üniversite açmak” oldu. Ancak aynı kaynaklarla daha fazla üniversite açıldığında, pasta dilimleri inceldi. Araştırma kalitesi düştü, kadrolar zayıfladı, birçok üniversite sadece tabela kurumuna dönüştü.

1.3 Stratejik Planlama Yokluğu

Çin’de bu projeler uzun vadeli planlarla yürütüldü. Üniversitelerin performansı 15–20 yıl boyunca izlendi, desteklerin devamı somut sonuçlara bağlandı. Türkiye’de ise 2017’de başlatılan Araştırma Üniversiteleri Programı olumlu bir adımdı; ancak kapsamı dar, bütçesi sınırlı ve sürekliliği zayıf kaldı.


2. Akademik Özgürlük: Bilimin Kökü Nefes Alamadığında

Yaratıcılık, tartışma ve fikir üretimi ancak özgürlük ortamında gelişir. Türkiye’de ise akademik özgürlük puanı 2002’de 0,57 iken, 2023’te 0,09’a kadar düştü. Rektör atama sisteminin siyasallaşması ve darbe sonrası yaşanan büyük tasfiyeler, üniversitelerdeki entelektüel dinamizmi durma noktasına getirdi.

Çin de zaman zaman merkeziyetçiliğiyle eleştiriliyor. Ancak bilimsel araştırmaya ve teknolojiye yönelik özgürlük alanları, Çin’de politika yapıcılar tarafından stratejik olarak korundu. Türkiye’de bu denge kurulamadı. Sonuç olarak en başarılı akademisyenler ya sessizliğe gömüldü ya da yurt dışına gitti.


3. Araştırma Kültürü: Laboratuvar Var, Ama Ya Merak?

3.1 Yayın ve Atıf Performansında Gerilik

Dünya sıralamalarına giren üniversite sayımız 10’un altında. Yayın sayısı düşük, atıf oranları ise daha da zayıf. ArGe bütçelerinin toplam üniversite harcamaları içindeki oranı da %1’in altında. Oysa dünya sıralamalarında üst sıralarda olan üniversiteler, yıllık yüz milyonlarca dolarlık ArGe yatırımlarıyla çalışıyor.

3.2 Beyin Göçü

12 binden fazla Türk akademisyen yurt dışında çalışıyor. Prof. Ufuk Akçiğit’in araştırmalarına göre bu akademisyenlerin bilimsel verimliliği çok yüksek. Ne yazık ki Türkiye’ye dönenlerin üretkenliği ise ortalama %10 azalıyor. Bunun nedeni, burada karşılaştıkları kısıtlı kaynaklar ve akademik baskı ortamı.

3.3 Sektörle Zayıf İşbirliği

Üniversitelerde yapılan araştırmaların ticarileşmesi oldukça sınırlı. Çin’de üniversite-sanayi iş birliğiyle dev ArGe merkezleri kurulurken, Türkiye’de bu iş birlikleri genellikle projeden öteye geçemiyor. Ortak patent üretimi neredeyse yok denecek kadar az.


4. Program Çeşitliliği: Yeni Nesil Bilim Nerede?

4.1 Veri Analizi, Yapay Zeka, Güvenilirlik Mühendisliği…

Türkiye’de modern bilimsel disiplinlerin eğitim programlarındaki yeri hâlâ çok sınırlı. Veri bilimi ve yapay zekâ alanında ilk lisans programları 2024-2025 döneminde açıldı. Kontenjanlar oldukça düşük: Yapay Zekâ Mühendisliği’ne sadece 250 öğrenci kabul edildi.

Güvenilirlik mühendisliği gibi dünyada bağımsız program olarak sunulan alanlar ise bizde yalnızca seçmeli ders düzeyinde. University of Maryland gibi kurumlar, bu alanda lisansüstü programlar sunarken Türkiye’de hâlâ bu konular müfredatın kenarında duruyor.

4.2 Eğitimde Derinlik ve Uygulama Eksikliği

Veri analizi, yapay zekâ ya da risk yönetimi gibi konularda öğrencilere uygulamalı deneyim sunan altyapılar yok denecek kadar az. Araştırma laboratuvarları sadece isim olarak mevcut. Oysa modern bilimde yalnızca bilgiyi öğretmek yetmez; o bilgiyi kullanabilecek ortamları da sağlamak gerekir.


5. Yönetim ve Strateji: Yol Haritası Olmadan Haritaya Bakmak

Üniversitelerde uzun vadeli strateji oluşturmak neredeyse imkânsız. YÖK’ün merkezi yapısı, rektör atamalarındaki siyasi etkiler ve bütçelerin yıllık onay sistemine bağlı olması, üniversite yönetimlerini günü kurtarmaya zorladı. Çin’de ise üniversiteler daha özerk, uzun vadeli hedeflere göre yönlendiriliyor ve performansa dayalı değerlendirmelerle kaynak alıyor.


6. Ne Yapmalı? Türkiye İçin 6 Maddelik Yol Haritası

  1. Seçici Finansman Modeli: Belirli üniversitelere uzun vadeli, performans odaklı ArGe destekleri sağlanmalı.
  2. Akademik Özgürlüğün Yeniden Tesisi: Üniversitelerde bilimsel özerklik garanti altına alınmalı, siyasi müdahale azaltılmalı.
  3. Modern Programlar Yaygınlaştırılmalı: Yapay zekâ, veri analitiği, güvenilirlik mühendisliği gibi disiplinler hem lisans hem yüksek lisans düzeyinde ülke geneline yayılmalı.
  4. Araştırma Altyapısı Güçlendirilmeli: Laboratuvarlar, analiz merkezleri ve dijital platformlar kurulmalı.
  5. Beyin Göçüyle Bağlantı Kurulmalı: Yurt dışındaki akademisyenlerle iş birlikleri, ortak projeler ve dönüş programları geliştirilmeli.
  6. Üniversite-Sanayi Arasında Somut Projeler Teşvik Edilmeli: Ortak merkezler ve patent temelli iş birlikleri artırılmalı.

Çin Modeli Taklit Edilmez, Uyarlanır

Türkiye’nin Çin modelini birebir kopyalaması mümkün değil. Ancak aynı stratejik akıl, aynı seçici odaklanma ve aynı uzun vadeli kararlılıkla biz de kendi başarı hikâyemizi yazabiliriz. Gelişen dünyanın ihtiyaç duyduğu yetkinlikleri öğrencilere kazandırmak, yalnızca ders kitaplarıyla değil; özgürlükle, kaynakla, vizyonla mümkün olur.

Bu yazı, sadece neyin eksik olduğunu göstermek için değil, nelerin mümkün olduğunu hatırlatmak için yazıldı.


Yazar Yorumu

Bir birey olarak, bu analiz yalnızca veri ve belgelerle değil; yıllardır gözlemlediğim birikmiş bir sistemsel yorgunluğun iç sesiyle yazıldı. Üniversitelerimizde inanılmaz bir potansiyel var. Ancak bu potansiyel, plansızlık ve liyakatsizlikle harcanıyor. Reform için hâlâ geç değil. Ancak bunun için önce “neden olmadı?” sorusuna dürüstçe cevap vermeliyiz. Bu yazı da işte bu cesur sorunun bir cevabıdır.


Kaynakça

  • chinaeducenter.com – Çin’in 211/985 projeleri hakkında bilgiler
  • eaziline.com – Double First Class inisiyatifi
  • dogrulukpayi.com – Türkiye’deki üniversite sayıları ve bütçe dağılımı
  • t24.com.tr – YÖK İzleme Raporları
  • habername.com – ArGe harcamaları üzerine ODTÜ verileri
  • sarkac.org – Araştırma üniversiteleri programı değerlendirmesi
  • turkishminute.com – Akademik özgürlük verileri
  • birgun.net – Prof. Ufuk Akçiğit’in beyin göçü araştırmaları
  • sosyolojidernegi.org.tr – Nitel veri analizi üzerine duyuru
  • eski.yok.gov.tr – Yapay zeka ve veri bilimi programlarının tanıtımı
  • me.umd.edu – Maryland Üniversitesi Reliability Engineering programı
  • mage.umd.edu – Risk ve güvenilirlik mühendisliği tanımı
  • rme.utk.edu – Tennessee Üniversitesi’nin Güvenilirlik ve Sürdürülebilirlik programı
  • edurank.org – Güvenilirlik mühendisliği araştırma sıralamaları
  • ebp.ege.edu.tr, meobs.marmara.edu.tr, atilim.edu.tr – Türkiye’de güvenilirlik dersi içerikleri

Yorum bırakın