SIRLARIN VE SIRALARIN ÜLKESİ

Bir varmış, bir yokmuş…
Uzak diyarlarda, yeşilliklere gömülmüş, pencereleri kuş yuvasına dönmüş, çatısı yosun tutmuş eski bir okul varmış.
Bir zamanlar bu okulun sınıfları neşeyle dolarmış.
Çocuk kahkahaları duvarlarda yankılanır, kara tahtalara güneşler çizilir, sıralar dostluklara omuz verirmiş.

Ama bir sabah, her şey değişmiş.
Ne bir kahkaha kalmış, ne de tahta üzerine çizilen bir güneş.
Okul sessizliğe bürünmüş.
Ama bu sessizlik tatilin sessizliği değilmiş…
Bu sessizlik, içinde gizli bir sır taşıyormuş.


Sınıfta sadece çocuklar değil, özel dostlar da yaşarmış:

  • Sıralar, çocukların en büyük sırdaşıymış.
    Fısıldanan “Ben sana güveniyorum.” cümlelerini, yaz tatili hayallerini ve bazen minicik kalplerde saklı üzüntüleri dinleyip saklarmış.
  • Kara Tahta, tebeşirle yazılan kelimelerin hafızasıymış.
    Çocuklar oraya evler çizer, güneşler kondurur, kalpler bırakırmış.
    Öğretmenlerse harfleri, sayıları orada sabırla anlatırmış.
  • Duvarlar, her şeyi görür ama kimseye bir şey söylemezmiş.
    Koşuşturan adımları, sevecen bakışları, paylaşılan mutlulukları kalbinde tutarmış.

Ama bu eşyalar konuşamazmış…
Sadece geceleri birbirlerine fısıldarlarmış.

Bir gece sıralardan biri içini çekip şöyle demiş:
“Bir gün konuşabilsek… Ne çok şey anlatırdık!”

Kara tahta ise sessizce bir güneş çizmiş üzerine.
Ama sabah olunca, o güneş silinip gitmiş.


Eskiden çocuklar aynı sıralara otururmuş.
Yan yana oturmanın, eşit olmanın, birlikte öğrenmenin mutluluğunu yaşarlarmış.

Ama zamanla okul unutulmuş.
Ne bir adım sesi kalmış koridorlarda, ne de bir gülüş.

Bir sıra derin bir nefes almış:
“Keşke biri bizi hatırlasa… Belki bir çocuk gelir de bizi yeniden oyuna çağırır…” demiş.


O günden sonra okulun içindeki her şey beklemeye başlamış.
Sıralar, kara tahta, duvarlar…
Hepsi aynı günü bekliyormuş: yeniden uyanacakları günü.

Ve aralarında fısıldanan eski bir söylenti varmış:

Eğer bir gün bir çocuk sınıfa girer, elleriyle sıralara dokunur, kara tahtaya sevgiyle bir harf çizerse…
İşte o zaman okul uyanacakmış.
Çocuk kahkahaları geri dönecek, güneşler yeniden parlayacak, umut bir kez daha doğacakmış.


Kim bilir…
Belki de o çocuk sensin.

Bir gün eski bir okulun kapısından içeri girersen,
Sakın unutma:
Sıraları okşa,
Kara tahtaya kocaman bir kalp çiz.

Çünkü o okulun kalbinde hâlâ binlerce çocuk kahkahası uyuyor.

Yorum bırakın