VUCA olarak tanımlanan oynak ve belirsizliklerle dolu bir dünyada, geleceğe yönelik sağlam adımlar atabilmek için stratejik planlama artık sadece uzun vadeli hedefler belirlemekten ibaret değildir. Planlama süreçleri daha çevik, esnek ve tekrarlanabilir hâle gelmiş; klasik yöntemler ise yerini daha bütünsel ve analitik yaklaşımlara bırakmıştır. Bursa gibi üretim ve sanayi açısından güçlü şehirlerin, bu değişken çevrede ayakta kalabilmesi ve ilerleyebilmesi için modern stratejik planlama araçlarını benimsemesi kaçınılmazdır.
Bu çerçevede, Bursa’nın otomotiv ve tekstil sektörlerine yönelik stratejik planları şekillendirirken başvurulacak temel analiz yöntemleri SWOT, PESTLE, senaryo planlaması ve dijital destekli araçlardan biri olan TOC360 olacaktır. Her biri, farklı bakış açılarıyla karar vericilere içgörü kazandırmakta, belirsizlik karşısında yön bulmalarına katkı sağlamaktadır.
SWOT Analizi SWOT (ya da GZFT) analizi, organizasyonların içsel ve dışsal çevrelerini değerlendirmek için en yaygın kullanılan araçlardan biridir. Güçlü (Strengths) ve zayıf (Weaknesses) yönler iç faktörleri; fırsatlar (Opportunities) ve tehditler (Threats) ise dış etkenleri temsil eder. Örneğin, Bursa’nın otomotiv sanayi özelinde uzun yıllara dayalı üretim deneyimi ve güçlü yan sanayi ağı önemli güçlü yönler olarak öne çıkarken, Ar-Ge ve marka geliştirme eksiklikleri zayıf yönler arasında yer alır.
Bu analiz yalnızca mevcut durumun bir fotoğrafını çekmekle kalmaz; aynı zamanda hangi alanların güçlendirilmesi gerektiğini, hangi avantajların değerlendirilip fırsata çevrilebileceğini gösterir. Ancak, SWOT analizi kendi başına yeterli değildir. Önceliklendirme yapmadığı için, hangi unsurun stratejik olarak daha kritik olduğu konusunu belirlemek adına paydaş görüşleri, pazar trendleri ve müşteri beklentileri gibi başka verilerle desteklenmesi gerekir.
PESTLE Analizi Makro çevreyi anlamanın yolu ise PESTLE analizinden geçer. Politik, Ekonomik, Sosyal, Teknolojik, Yasal ve Çevresel faktörlerin sistematik biçimde incelendiği bu analiz, özellikle dışsal risklerin ve fırsatların görülmesini sağlar. Örneğin, politik açıdan devlet teşviklerinin yönü, ekonomik açıdan döviz kurlarındaki dalgalanma, sosyal açıdan değişen tüketici tercihleri veya teknolojik açıdan otomasyonun yükselişi, Bursa’daki sektörlerin yönünü doğrudan etkileyen unsurlardır.
Ayrıca yasal mevzuatlar ve çevresel baskılar da artık iş dünyasının gündeminin merkezindedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi düzenlemeler, karbon nötr üretim baskısı, otomotiv sektöründeki emisyon sınırlamaları ya da tekstilde sürdürülebilir hammaddelere yönelim gibi başlıklar, firmaların rekabet gücünü belirleyen kritik etmenlerdir. PESTLE sayesinde, organizasyonların kontrolü dışında gelişen faktörlerin stratejik planlama sürecine entegre edilmesi mümkün olur.
Senaryo Planlaması Ancak belirsizlik seviyesinin çok yüksek olduğu durumlarda, SWOT ve PESTLE kadar hatta daha fazla önem arz eden bir araç senaryo planlamasıdır. Bu yöntem, tek bir gelecek varsayımı üzerinden hareket etmeyi değil; birden fazla, makul ve tutarlı gelecek senaryosu geliştirmeyi içerir. Örneğin otomotiv sektöründe elektrikli araçların hâkim olduğu bir dünya ile içten yanmalı motorların hala baskın olduğu bir alternatif gelecek senaryosu paralel olarak kurgulanmalıdır. Her iki senaryoda da sektörün karşılaşacağı fırsatlar, tehditler ve alınması gereken aksiyonlar ayrı ayrı ele alınır.
Senaryo planlaması, karar vericilerin zihinsel esnekliğini artırır; bugünün kararlarını geleceğin farklı olasılıkları ışığında değerlendirme imkânı sunar. Özellikle Bursa gibi büyük sanayi kümelenmelerine sahip şehirlerde, hem otomotiv hem de tekstil sektörlerinde dijitalleşme, sürdürülebilirlik, küresel rekabet gibi çoklu değişkenler üzerinden senaryolar üretmek, stratejik hazırlığı güçlendirir.
TOC360 ve Dijital Stratejik Planlama Araçları Günümüzde stratejik planlama yalnızca analitik analizlerle sınırlı değildir; dijital araçlarla desteklenen bir veri yönetimi ve karar alma süreci hâline gelmiştir. TOC360 gibi ileri düzey stratejik planlama platformları, verileri görselleştirme, senaryo simülasyonları oluşturma ve farklı paydaşları entegre etme gibi yeteneklerle süreci zenginleştirir. Bursa için hazırlanacak planlarda bu tür araçların entegrasyonu, analizlerin etkinliğini artırabilir ve ortak akıl üretimini kolaylaştırabilir.
TOC360 ile SWOT ya da PESTLE analizlerinden çıkan veriler dijital ortama aktarılarak interaktif panellerde paydaşlara sunulabilir. Bu sayede karar alma süreçleri hızlanır, senaryo simülasyonları daha isabetli yapılabilir. Ayrıca olası risk ve fırsatlar görsel biçimde takip edilebilir; planın şeffaflığı ve izlenebilirliği güçlenir.
Risk Yönetimi ile Bütünleşme VUCA ortamında riskler yalnızca finansal ya da operasyonel değil; aynı zamanda stratejik, teknolojik ve çevresel boyutlar da taşır. SWOT ve PESTLE analizlerinde tanımlanan zayıflıklar veya tehditler, yalnızca listelemekle kalınmamalı; bu bulgular birer risk senaryosu olarak detaylandırılmalı ve olası etkilerine karşı planlamalar yapılmalıdır.
Örneğin, pandemi sonrası dönemde yaşanan çip krizi, otomotiv üretimini sekteye uğratırken; buna karşılık alternatif tedarikçi geliştirme, kritik bileşenleri yerelleştirme gibi stratejiler gündeme gelmiştir. Aynı şekilde, döviz kuru dalgalanmalarına karşı finansal koruma araçlarının kullanılması veya doğal afetlere karşı iş sürekliliği planlarının hazırlanması artık temel ihtiyaçlardır.
Planlama Araçlarının Etkileşimi Bu dört temel araç – SWOT, PESTLE, senaryo planlaması ve TOC360 gibi dijital platformlar – birbirini tamamlar niteliktedir. SWOT ile iç dinamikler, PESTLE ile dış çevre, senaryo planlamasıyla belirsiz geleceğin olasılıkları, TOC360 ile ise tüm bu bilgilerin dijital ortamda görsel ve işbirlikçi yönetimi mümkün olur. Bu analizler yalnızca strateji belgeleri hazırlamak için değil; kurum kültüründe stratejik düşünmeyi yerleştirmek için de birer araçtır.
Bursa için hazırlanacak 10 yıllık stratejik plan da bu bakış açısıyla kurgulanmalıdır. Süreç boyunca önce sektör bazlı analizler yapılacak, ardından tüm veriler bir araya getirilerek 2030, 2035 ve 2040 yılları için senaryolar oluşturulacak. Her senaryoya karşı esnek ve uyarlanabilir yol haritaları geliştirilecek.
Japonya hükümeti, 2024 yılında Nippon Individual Savings Account (NISA) adlı bireysel yatırım hesabı programını kapsamlı şekilde yenileyerek ülke genelinde yatırım kültürünü canlandırmayı hedeflemiştirreuters.comreuters.com. “Yeni Kapitalizm” vizyonunun bir parçası olan bu adım, hanehalklarının bankalardaki yüksek nakit birikimlerini sermaye piyasalarına yönlendirmeyi ve uzun vadede hem bireysel serveti hem de ekonomik büyümeyi artırmayı amaçlamaktadırreuters.comreuters.com. Bu araştırmada, 2024 sonrası Yeni NISA programının yapısal özellikleri, elde ettiği büyüme ve yatırımcı ilgisi verileriyle birlikte incelenmekte; programın başarısına katkıda bulunan yedi temel unsur ile potansiyel risk oluşturan üç yönü teknik ve akademik bir bakış açısıyla analiz edilmektedir. Ayrıca, Japonya dışındaki benzer uygulamalarla karşılaştırmalı bir değerlendirme sunulmuştur.
Kapsamlı bir literatür ve veri incelemesine dayanan bu çalışma, NISA programının vergi teşvikleri ve yatırım limitlerinden yatırımcı davranışlarındaki değişimlere kadar çok boyutlu etkilerini ele almaktadır. Bulgular; NISA’nın Japon hanehalkları üzerindeki olumlu etkilerinin yanı sıra, piyasa dinamikleri ve toplumsal eşitsizlik gibi konularda dikkat edilmesi gereken risklerin de altını çizmektedir. Aşağıdaki bölümlerde ilk olarak Yeni NISA’nın yapısal yapısı açıklanacak, ardından programın 2024 sonrasındaki performansı verilerle değerlendirilecektir. Devamında, programın başarısını ortaya koyan yedi unsur detaylandırılıp, potansiyel tehlikeli üç yönü tartışılacak ve son olarak uluslararası benzer uygulamalarla bir kıyaslama yapılacaktır.
1. Yeni NISA Programının Yapısal Özellikleri
NISA Nedir ve Nasıl Çalışır? Japonya’da NISA, bireylerin hisse senedi, yatırım fonu, ETF (Borsa Yatırım Fonu) ve REIT (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı) gibi yatırım araçlarına yatırdıkları tutarlar üzerinden elde ettikleri gelirlerde vergi muafiyeti sağlayan bir tasarruf-yatırım hesabıdırreuters.comreuters.com. 2014 yılında başlatılan ve Birleşik Krallık’taki Individual Savings Account (ISA) modelini örnek alan NISA, uzun vadeli yatırım birikimini teşvik etmek amacıyla tasarlanmıştırreuters.com. NISA’nın iki temel türü bulunmaktadır: Genel NISA hesabı ve Tsumitate NISA (birikimli NISA) hesabı. Genel NISA, hisse senetleri, yatırım fonları, ETF ve REIT dahil çeşitli menkul kıymetlere yatırım imkânı sunarken; Tsumitate NISA daha çok düzenli aralıklarla yapılan uzun vadeli küçük tutarlı fon yatırımlarına odaklanırreuters.com. Ayrıca geçmişte Junior NISA adıyla, reşit olmayanlar için bir alt hesap türü de bulunmaktaydı ancak 2024 revizyonuyla bu kaldırılmıştırlinkedin.com.
2024 Öncesi ve Sonrası Limitler ve Vergi Avantajları: 2024 revizyonundan önce, Genel NISA hesabı sahipleri yıllık en fazla ¥1,2 milyon yatırım yapabiliyor ve bu yatırımdan elde edilecek kazanç 5 yıl süreyle vergiden muaf tutuluyordureuters.com. Benzer şekilde 2018’de devreye alınan Tsumitate NISA’da yıllık ¥400.000’e kadar düzenli yatırım yapılabiliyor ve getiriler 20 yıl süreyle vergiden muaftıreuters.comjournals.plos.org. Bu sürelerin sonunda hesapların vergi avantajı sıfırlanıyor ve yeni bir NISA dönemi başlatılıyordu. 2024 ile birlikte NISA tamamen yenilenerek, yatırım tutarı sınırları önemli ölçüde yükseltilmiş ve süre sınırlaması tamamen kaldırılmıştırlinkedin.comjournals.plos.org. Aşağıda, eski ve yeni NISA arasındaki başlıca farklar özetlenmiştir:
Özellik
Eski NISA (2023’e kadar)
Yeni NISA (2024 sonrası)
Yıllık Genel NISA yatırım limiti
¥1,200,000 (5 yıl süreyle vergi muafiyeti)reuters.com
Aynı (Genel “Büyüme” hesabı ve Tsumitate hesabı olarak devam)journals.plos.org
Hedef kitle / uygunluk
Japonya’da ikamet eden bireyler (2014-2023 arası ~18% katılım)journals.plos.orgjournals.plos.org; 0-19 yaş için Junior NISA (¥800k limit) mevcuttu
Japonya’da ikamet eden 18+ bireyler; Junior NISA kaldırıldılinkedin.com. Daha geniş kitleyi çekmek için finansal okuryazarlık teşviği planlanıyorfsa.go.jp.
Tablo 1: NISA programının 2024 öncesi ve 2024 sonrası yapısının karşılaştırması. Yeni NISA ile yatırım limitleri ciddi oranda yükseltilmiş ve vergi muafiyetine tabi tutulan süre kısıtı kaldırılmıştır.
Yukarıdaki değişikliklerle Yeni NISA, yatırımcılar için çok daha cazip bir vergi avantajlı hesap haline gelmiştir. Artık her bir birey, toplamda ¥18 milyon birikime kadar NISA hesabında varlık tutabilir ve bu varlıkların getirileri için kalıcı olarak %20’lik sermaye kazancı vergisinden muaf olacaktırreuters.com. Başka bir deyişle, önceki sistemde mevcut olan “5 yıl/20 yıl sonra vergi avantajı sona erer” kuralı yürürlükten kaldırılmış, NISA hesapları süresiz bir yatırım teşviki aracına dönüşmüştürlinkedin.comjournals.plos.org. Ayrıca önceki sistemde bir yatırımcı aynı yıl içinde ya Genel ya da Tsumitate NISA’dan sadece birini kullanabiliyorken, yeni düzenlemede her iki hesap türüne de aynı yıl içinde üst limitlerden yatırımlara izin verilmektedirwisdomtree.comwisdomtree.com. Bu sayede 2024 itibarıyla bir yatırımcı yıllık toplam ¥3,6 milyon (yaklaşık 24 bin ABD Doları) tutarında yatırımını NISA kapsamında değerlendirebilmektedirwisdomtree.com
.
Bir diğer önemli nokta, NISA’nın esneklik ve erişilebilirlik açısından Japonya’daki diğer tasarruf araçlarından farklı olmasıdır. Örneğin Japonya’da emeklilik amaçlı vergi teşvikli bir diğer hesap türü olan iDeCo (Individual-type Defined Contribution Plan), 60 yaşına kadar çekim kısıtı ve yönetim ücreti gibi sınırlamalara sahipken, NISA hesaplarından istenildiği zaman ücretsiz çekim yapılabilir ve hesaplar için herhangi bir yönetim ücreti bulunmamaktadırlinkedin.com. Bu yönüyle NISA, emeklilik birikimi dışında da esnek bir yatırım aracı olarak konumlanmıştır. Hedef kitle olarak Yeni NISA, çalışma çağındaki bireylerden emeklilere kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır; nitekim 2023 verilerine göre 40’lı yaşlar en büyük kullanıcı grubu (%18,9), ardından 50’li yaşlar (%18) gelmekte, hatta 80’li yaş grubunun dahi %6,7 payı bulunmaktadırreuters.com. Bu dağılım, programın sadece genç yatırımcılara değil orta ve ileri yaş gruplarına da hitap ettiğini göstermektedir. Sonuç olarak, yapısal iyileştirmeler sayesinde Yeni NISA, daha yüksek tutarlı ve uzun vadeli yatırımları teşvik eden, her yaş grubundan bireyin rahatlıkla kullanabileceği güçlü bir yatırım aracı haline gelmiştir.
2. 2024 Sonrası NISA Programında Büyüme ve Yatırımcı İlgisi
Hesap Sayıları ve Katılım: 2024 revizyonunun yürürlüğe girmesiyle birlikte NISA programına olan ilginin belirgin biçimde arttığı gözlenmektedir. Finansal Hizmetler Ajansı (FSA) verilerine göre, NISA hesaplarının sayısı 2014’te 7,27 milyondan 2019’da yaklaşık 13,3 milyona ve 2023 ortası itibarıyla 19,4 milyona yükselmiştirreuters.comreuters.com. Yıl sonuna doğru bu artış ivmesi devam etmiş ve 2023 sonunda toplam NISA hesap sayısı 21 milyonu aşmıştırfsa.go.jp. Bu, Japonya’nın yetişkin nüfusunun henüz yaklaşık %20’sine karşılık gelse de önceki yıllara kıyasla ciddi bir büyümeye işaret etmektedir (2019’dan 2023’e %46 artış)reuters.com. Hükümet, 2024 sonrası beş yıl içinde hesap sayısını ikiye katlayarak 34 milyona çıkarmayı hedeflemektedirlinkedin.com, bu da nüfusun önemli bir bölümünün yatırım ekosistemine dahil edilmesi anlamına gelecektir.
Yatırım Tutarları ve Piyasa Girdileri: NISA hesaplarına yapılan yatırımlar da paralel şekilde büyümüştür. 2014’ten 2023 ortasına kadar bireysel yatırımcılar NISA hesapları aracılığıyla toplam ¥32,8 trilyon tutarında menkul kıymet alımı gerçekleştirmiştirreuters.com. Yalnızca 2023 yılının ilk yarısında NISA üzerinden yapılan yeni yatırım tutarı ¥2,7 trilyon seviyesine ulaşmıştırreuters.com. 2024’te programın genişlemesiyle bu rakamlar daha da hızlanmıştır. Nitekim Ocak 2024’te reformların yürürlüğe girmesini takiben ilk iki hafta içinde ¥464,9 milyar değerinde hisse senedi (ve fon) alımı NISA hesaplarıyla yapılmış, bu tutar önceki aylık ortalamaların neredeyse üç katına ulaşmıştırlinkedin.com. Bu olağanüstü başlangıç, bireysel yatırımcıların vergi teşvikinden faydalanmak için hızla harekete geçtiğini göstermektedir. Japonya Menkul Kıymet Satıcıları Birliği verileri de 2024 başında NISA yoluyla yapılan hisse alımlarının %47’sinin yerli (Japon) hisselerde olduğunu, geri kalanının ise yabancı menkul kıymetlere gittiğini belirtmektedirlinkedin.com. Bu durum, yatırımcıların önemli bir bölümünün yerli piyasaya güvendiğine işaret ederken, aynı zamanda yabancı piyasalara (özellikle ABD) yönelimin de yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.
Hanehalkı Varlıkları ve Yatırım Eğilimleri: NISA programı, Japonya’daki geleneksel tasarruf alışkanlıklarını değiştirmeye başlamıştır. Bank of Japan verilerine göre Japon hanehalklarının toplam finansal varlıkları 2023 ortasında ¥2.115 trilyon ile rekor seviyeye ulaşmış, bunun yarıdan fazlası hâlâ nakit veya mevduat olarak tutulmaktadırreuters.com. Kishida hükümeti, NISA genişlemesiyle bu devasa nakit birikiminin bir kısmını sermaye piyasalarına kanalize etmeyi ve hanelerin yatırım kaynaklı gelirlerini ikiye katlamayı amaçlamaktadırreuters.com. 2022 sonu itibarıyla NISA hesaplarında biriken varlık tutarı yaklaşık ¥8,3 trilyon iken (çoğunlukla yatırım fonlarında değerlendirilmiş)journals.plos.org, 2024 reformlarının ardından önümüzdeki 5 yılda NISA’daki toplam yatırım bakiyesinin ¥33 trilyondan ¥56-66 trilyon aralığına yükselmesi hedeflenmektedirlinkedin.comreuters.com. Analistler de bu hedeflerin gerçekçi olduğunu vurgulamaktadır: Örneğin J.P. Morgan, yıllık 3 milyon yeni hesap açılması ve ortalama katkıların artması halinde 5 yıl içinde NISA bakiyelerinin ¥45 trilyon artabileceğini öngörmektedirreuters.com.
Yatırımcı Profili ve Davranışlar: NISA’nın yatırımcı tabanına bakıldığında, programa katılanların demografik çeşitliliği dikkat çekicidir. 2023 itibarıyla hesapların yaş dağılımı incelendiğinde, en büyük payın 40’lı (%18,9) ve 50’li (%18,0) yaşlarda olduğu, bunu 30’lu yaşlar (%15 civarı tahmin) ve 60’ların izlediği görülür; 80 yaş üzeri yatırımcılar bile toplamın %6,7’sini oluşturmaktadırreuters.com. Genç katılımı artırmak için özellikle 2020’lerin başında sosyal medya ve finansal influencer’ların da etkisiyle 20’li yaş grubunda borsa yatırımlarına ilgi uyandığı belirtilmektedirreuters.com. Nitekim 2024 Eylül ayı itibarıyla 40 yaş altı yatırımcıların sahip olduğu NISA hesap sayısı 7,4 milyona çıkarak bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık %28 artış kaydetmiştir (2023’te 5,8 milyondu)^(1). Bu veriler, Yeni NISA’nın genç nesli de yavaş yavaş yatırım dünyasına çekmeye başladığını göstermektedir.
Yatırımcı davranışlarındaki bir diğer değişim risk alma iştahının artmasıdır. Geleneksel olarak riskten kaçınma eğilimi yüksek olan Japon haneleri, uzun yıllar nakitte kalmayı tercih etmiştijournals.plos.org. Ancak NISA’nın teşvikiyle artık daha fazla hane, birikimlerinin en azından bir kısmını hisse senedi veya yatırım fonlarında değerlendirmeye yöneliyor. Broker şirketleriyle yapılan görüşmeler, NISA sayesinde hanehalklarının daha fazla risk almaya başladığını ve nakitlerini hisse senetlerine kaydırdığını göstermektedirreuters.com. Bu eğilim, ekonominin uzun vadeli dinamizmi açısından önemli bir dönüşüme işaret etmektedir. Özetle, 2024 sonrasında NISA programı hem katılımcı sayısı hem de yatırım hacmi bakımından belirgin bir büyüme yaşamış; farklı yaş gruplarından bireylerin piyasaya katılımını kolaylaştırarak Japonya’nın yatırımcı tabanını genişletmiştir.
3. NISA Programının Başarısını Ortaya Koyan 7 Temel Unsur
Yeni NISA programının başarılı sayılabilecek ilk sonuçları, çeşitli açılardan incelenebilir. Aşağıda, programın başarısına katkıda bulunan yedi temel unsur ayrı ayrı ele alınmıştır:
1. Güçlü Vergi Teşvikleri ve Artırılan Yatırım Limitleri: Programın belki de en büyük cazibesi, sunduğu vergi avantajlarıdır. NISA hesabı üzerinden elde edilen kazançların %20 oranındaki sermaye kazancı vergisinden muaf tutulması, özellikle uzun vadede bileşik getiri elde etmek isteyen yatırımcılar için büyük bir teşviktirreuters.com. 2024 reformuyla birlikte bu vergi muafiyetinin süre kısıtının kaldırılıp ömür boyu geçerli hale getirilmesi, yatırımcıları kısa vadeli düşünmek yerine uzun vadeli birikime yöneltmiştirlinkedin.com. Ayrıca yıllık yatırım üst limitinin toplam ¥3,6 milyon gibi oldukça yüksek bir düzeye çıkarılması, daha geniş çaplı portföy oluşturma imkânı sunarak varlıklı veya yüksek tasarruf yapabilen kesimler kadar orta gelirli yatırımcılara da daha fazla birikim yapma alanı tanımıştırreuters.com. Örneğin, 2023’te Genel NISA’ya maksimum ¥1,2 milyon yatıran bir kişi için vergi muafiyetli getiri imkânı sınırlıydı; 2024’te ise aynı kişi Genel NISA’ya ¥2,4 milyon + Tsumitate NISA’ya ¥1,2 milyon yatırarak vergi avantajını daha yüksek tutarlara uygulayabilecektirwisdomtree.comwisdomtree.com. Vergi avantajlarının bu şekilde genişletilmesi, akademik çalışmalarda da vurgulandığı gibi, hanehalklarının daha yüksek tutarlarda yatırım yapma motivasyonunu artıran kritik bir faktördürjournals.plos.orgjournals.plos.org. NISA’daki bu yenilikler, benzer vergi teşvikli hesapların başarılı olduğu Batı ülkelerinin deneyimleriyle de uyumludur; vergi muafiyetinin geniş olduğu durumlarda hanehalkı yatırımlarının ve sermaye birikiminin belirgin şekilde arttığı bilinmektedirjournals.plos.org.
2. Bireysel Yatırımcı Katılımındaki Hızlı Artış: Programın başarısını gösteren en somut ölçütlerden biri, NISA hesap sayısındaki artıştır. 2024 reformu öncesinde nispeten yavaş büyüyen hesap sayıları, reform sonrasında adeta sıçrama yapmıştır. 2014’te 7 milyon civarı olan NISA hesap adedi 2023 sonunda 21 milyonu aşarak üçe katlanmış, özellikle 2020 sonrası dönemde ivme kazanmıştırreuters.comfsa.go.jp. Bu artış, geniş halk kesimlerinin yatırım dünyasına NISA aracılığıyla adım attığının göstergesidir. Hükümetin koyduğu 5 yılda hesap sayısını ikiye katlama hedefi (34 milyon hesap) de dikkate alındığında, katılımcı tabanının hızla genişlemesi programın ilk başarı hanesine yazılabilirlinkedin.com. Katılımın artmasında, bankalar ve aracı kurumlar tarafından yürütülen tanıtım kampanyaları, dijital platformlar üzerinden kolay hesap açma süreçleri ve genç nesli hedef alan finansal okuryazarlık eğitimlerinin de payı vardır. Örneğin, 2023 sonunda FSA, NISA hesap sahipliğini artırmak için finansal okuryazarlığı teşvik eden ve müşteri-odaklı danışmanlığı vurgulayan girişimler başlatmıştırfsa.go.jp. Sonuç olarak, NISA milyonlarca yeni yatırımcıyı piyasalarla tanıştırarak finansal katılımı artırmada başarılı olmuştur.
3. Sermaye Piyasalarında Canlanma ve Likidite Artışı: NISA’nın genişlemesi, Tokyo borsasında ve genel olarak sermaye piyasalarında kayda değer bir canlanmayı beraberinde getirmiştir. Bireysel yatırımcıların piyasaya akın etmesiyle işlem hacimleri ve likidite artmış, bu da hisse senedi fiyatlarına destekleyici bir etki yapmıştır. 2023 yılında Nikkei 225 endeksi yaklaşık %28 değer kazanarak son otuz yılın zirvelerini görmüş ve 2024’te de zaman zaman tarihi rekorları zorlamıştır^(2). Analistler, bu yükseliş trendinde kurumsal faktörlerin yanında NISA kaynaklı yerli yatırımcı alımlarının da önemli bir payı olduğunu belirtmektedirwisdomtree.comwisdomtree.com. Morgan Stanley’in 2024 Nisan tarihli bir raporunda, NISA hesaplarından Japon hisse senetlerine gelen girişlerin, kurumun iyimser senaryosundaki tahminlerin 4 katı hızla gerçekleştiği vurgulanmıştırwisdomtree.com. Bu denli güçlü fon akışı, Japon hisse senetlerine talebi artırarak bir boğa piyasasını beslemiştirwisdomtree.comwisdomtree.com. Ayrıca NISA üzerinden gelen taze yatırımlar, yatırım fonu sektörünü de büyütmüş; Japonya’daki yatırım fonu varlıklarının toplamı 2024 yılında %30 artışla 34 trilyon ¥ seviyesine çıkmıştır (bu artışın önemli bir kısmı NISA ile gelen yeni yatırımcılar sayesinde gerçekleşmiştir)asiaasset.com. Sonuç olarak, NISA programı sermaye piyasalarına adeta bir can suyu etkisi yaratarak hem yerli hisse senetlerine hem de yatırım fonlarına olan talebi canlandırmış, piyasaların derinliğini ve canlılığını artırmıştır.
4. Yatırımcı Davranışlarında Olumlu Değişim ve Artan Risk İştahı: Japonya’da uzun yıllar “nakit kraldır” anlayışı hâkim olmuş, hanehalkları riskli varlıklardan uzak durmuşturjournals.plos.org. NISA programı ise bu davranış kalıbını kademeli de olsa değiştirmeye başlamış ve yatırımcıların risk algısını dönüştürmede başarılı olmuştur. Programın başlangıcından bu yana bireyler arasında hisse senedi ve fon sahibi olma oranı yükselmiş, özellikle pandemiden sonra sosyal medya etkisiyle genç kuşak arasında borsaya merak artmıştırreuters.com. NISA sayesinde daha önce yatırım yapmamış binlerce kişi ilk defa hisse senedi veya fon sahibi olmuştur ki bu, finansal piyasaların tabana yayılması açısından kritik bir gelişmedir. Dahası, NISA hesap sahiplerinin portföy tercihlerine bakıldığında çeşitliliğin arttığı gözlenmektedir: Yatırımcılar portföylerini yalnızca mevduat veya birkaç tanıdık hisse ile sınırlamak yerine, yatırım fonları, ETF’ler, hatta yurtdışı hisse senetlerini de içerecek şekilde dağıtmaktadır. Nitekim 2014’ten 2023’e kadar NISA hesaplarında yapılan toplam alımların yaklaşık %59’u yatırım fonlarına, %38’i doğrudan hisse senetlerine, geri kalanı ETF ve REIT gibi araçlara yönelmiştirreuters.com. Bu dağılım, bireysel yatırımcıların uzun vadeli ve dengeli portföy oluşturma bilincine erişmeye başladığını göstermektedir. Risk iştahındaki artışın bir göstergesi de, yurt dışı piyasalara yönelimin yükselmesidir: 2023 itibarıyla çevrimiçi aracı kurumlarda en popüler NISA yatırımları listesinde ABD borsa yatırım fonları ve büyük teknoloji hisseleri üst sıralarda yer almıştırreuters.comreuters.com. Özetle, NISA programı Japon yatırımcıların finansal davranışlarını modernize etmiş; riskten tamamen kaçınan tutumdan, ölçülü risk alarak sermaye piyasalarına katılım sağlayan bir tutuma geçişi teşvik etmiştir.
5. Geniş Kitlelere Yayılım ve Finansal Kapsayıcılık: Programın başarısının bir diğer boyutu, yatırımın toplumun farklı kesimlerine yayılmasıdır. Akademik araştırmalar, vergi teşvikli yatırım hesaplarının genellikle orta gelir gruplarında yatırım düzeylerini artırdığını göstermektedirjournals.plos.org. NISA da benzer şekilde, sadece hali hazırda yatırım yapma eğiliminde olan varlıklı kesimleri değil, daha önce piyasalara uzak duran kesimleri hedeflemektedir. Örneğin bir çalışmada, düzenli küçük yatırımlara dayalı Tsumitate NISA’nın kadın, daha yaşlı, yarı zamanlı çalışan ve riskten kaçınan bireyler tarafından tercih edildiği; buna karşın Genel NISA’nın genç, erkek ve finansal okuryazarlığı yüksek bireylerce daha çok kullanıldığı tespit edilmiştirjournals.plos.orgjournals.plos.org. Bu bulgu, NISA’nın farklı sosyo-demografik grupların ihtiyaçlarına cevap verebilen esneklikte tasarlandığını gösterir. Yani küçük tutarlarla uzun vadeli birikim yapmak isteyen daha geniş kitleler de, daha aktif yatırım yapmak isteyen kesimler de NISA’da kendine uygun bir seçenek bulabilmektedir. Yeni NISA düzenlemeleriyle birlikte Junior NISA’nın kaldırılması, hesapların artık sadece yetişkinlerce açılabilmesi anlamına gelse de, ailelerin çocukları adına birikim yapma motivasyonu Tsumitate hesapları aracılığıyla devam edebilecektir. Öte yandan, hükümet ve finansal kurumlar özellikle finansal okuryazarlığı artırmaya yönelik çabalarını yoğunlaştırmıştırfsa.go.jp. Bu kapsamda seminerler, çevrimiçi eğitimler ve gençlere yönelik programlar düzenlenerek, daha önce borsadan çekinen kesimlerin bilinçli şekilde yatırım yapmalarının önü açılmaktadır. Sonuç olarak NISA, yatırımın toplum geneline yayılması ve finansal kapsayıcılığın artması noktasında önemli bir araç olarak başarı göstermektedir.
6. Politika Desteği ve “Yeni Kapitalizm” Vizyonu ile Uyum: NISA programının başarısı, büyük ölçüde güçlü bir siyasi irade ve vizyoner ekonomik planlama ile desteklenmektedir. Başbakan Fumio Kishida’nın ortaya koyduğu “Yeni Kapitalizm” vizyonu, hanehalkı servetinin artırılması ve büyümenin getirilerinin daha adil paylaşılması prensiplerine dayanmaktadırreuters.com. Kishida, NISA’yı bu vizyonun temel taşlarından biri ilan ederek programın genişletilmesini bizzat sahiplenmiştirreuters.comreuters.com. Bu yüksek profilli destek sayesinde, bürokrasi ve özel sektör programın tanıtımı ve uygulanması konusunda teşvik edilmiştir. Örneğin düzenleyici kurumlar NISA’nın yayılımını engelleyen bürokratik engelleri azaltırken, bankalar ve brokerler de hükümetin çağrısıyla ücret indirimleri ve kampanyalar yaparak daha fazla müşteri çekmeye çalışmıştır. Politika yapıcılar ayrıca NISA’yı diğer reformlarla entegre şekilde ele almıştır: Tokyo Borsası’nın 2022’de uygulamaya koyduğu şirketleri özkaynak verimliliğini artırmaya teşvik eden düzenlemeler (TSE’nin kâr artırmayan şirketleri “isim vererek uyarma” politikası gibi) ile NISA’dan gelen yeni yatırımcı talebi birleşince, Japon şirketlerinin performansını iyileştirmesi yönünde çift taraflı bir baskı oluşmuşturwisdomtree.comwisdomtree.com. Yine 2023’teki Shunto ücret pazarlıkları sonucu büyük şirketlerin yıllık ücret artışlarını %5’in üzerine çıkarması, hanehalklarının yatırım yapabilecekleri geliri artırmış ve NISA’ya aktarılacak fonları beslemiştirwisdomtree.com. Tüm bu gelişmeler, NISA’nın başarısının arkasında sadece teknik düzenlemelerin değil, kapsamlı bir ekonomik dönüşüm vizyonunun bulunduğunu göstermektedir. Kamunun açık desteği ve programın ekonomik büyüme stratejisine entegrasyonu, NISA’ya yönelik güveni artırmış ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamlaştırmıştır.
7. Uzun Vadeli Yatırım Kültürünün Teşviki: NISA programının nihai başarısı, Japon toplumunda uzun vadeli bir yatırım kültürünün filizlenmesidir. Önceki yıllarda kısa vadeli spekülatif işlemler veya tasarrufları mevduatta tutma eğilimi yaygınken, NISA ile birlikte “buy and hold” yaklaşımı teşvik edilmektedir. Özellikle Tsumitate NISA’nın 20 yıla varan uzun vade perspektifi, hanehalklarını düzenli ve disiplinli şekilde yatırım yapmaya yönlendirmiştir. 2024 sonrası kaldırılan süre sınırı ise tüm yatırımlar için “uzun vadede bekleme” motivasyonunu güçlendirmiştirjournals.plos.org. Program başladığından bu yana en popüler yatırım ürünlerinin başında %59 pay ile yatırım fonlarının gelmesi tesadüf değildir; zira bu fonlar, birikimlerin uzun vadede profesyonel yönetilerek büyütülmesi amacına hizmet etmektedirreuters.com. Bireyler aylık küçük tutarlarla bile olsa fon alımı yaparak yıllar içinde hatırı sayılır portföyler oluşturma yoluna gitmektedir. Böylece kısa vadeli dalgalanmalardan etkilenmeden, yıllar içinde servet biriktirme anlayışı yaygınlaşmaktadır. Bu kültürel değişimin ilk işaretleri, 2020’lerin başında görülmeye başlanmıştır: Örneğin pandemide piyasalardaki düşüşü fırsat gören birçok genç yatırımcı, NISA hesapları aracılığıyla düzenli alımlar yaparak düşen fiyatlardan uzun vadeli pozisyon almıştırreuters.com. Yeni NISA düzenlemesi de bu kültürü destekler niteliktedir; belirsiz süreli vergi muafiyeti, yatırımcıları aceleci işlem yapmaktan ziyade sabırla yatırımını tutmaya teşvik eder. Uzun vadeli yatırım kültürünün yerleşmesi, sadece bireysel refah için değil, aynı zamanda Japonya’nın sermaye piyasalarının istikrarı ve derinliği için de önemli bir kazanımdır. Bu bakımdan, NISA programının belki en kalıcı başarılarından biri, gelecek nesillere aktarılabilecek bir yatırım alışkanlığını toplumda kökleştirmeye başlamasıdır.
Yeni NISA programının olumlu yanları kadar, dikkatle yönetilmezse ortaya çıkabilecek bazı riskli yönleri de bulunmaktadır. Aşağıda, programla ilişkili üç potansiyel tehlike unsuru incelenmiştir:
1. Yatırım Balonu Oluşumu ve Piyasa Aşırılıklarının Riski: Büyük miktarda bireysel fonun hızla piyasaya akması, özellikle belirli varlık sınıflarında yatırım balonu oluşma riskini beraberinde getirebilir. NISA teşvikleri, hisse senetlerine yönelik talebi artırırken, piyasa değerlemelerinin temel ekonomik göstergelerden kopmasına yol açabilir. Örneğin 2023-2024 döneminde Japonya’da hisse senetlerinin uzun yıllar sonra tarihi zirvelere ulaşmasıyla bazı analistler, kısmen NISA etkisiyle yerli piyasanın aşırı değerlenebileceği uyarısında bulunmuştur^(3). Balon riski özellikle popüler hisselerde veya yatırımcıların yoğun ilgi gösterdiği sektörlerde belirgin hale gelebilir. NISA aracılığıyla piyasaya yeni giren deneyimsiz yatırımcıların sürü psikolojisiyle belli hisselere hücum etmesi, fiyatları kısa sürede gerçekçi olmayan seviyelere taşıyabilir. Bu durum sürdürülemez ve balon patladığında ciddi servet kayıplarına yol açabilir. Spekülatif dalgalanmalar Japon piyasalarında 2024 yazında örneğini gösterdiği gibi (Ağustos 2024’te Nikkei endeksinin ani düşüşüyle birçok yeni yatırımcının paniklemesi), piyasa düzeltmeleri deneyimsiz yatırımcılarda güven kaybına neden olabilirtsumugi.sala.jpmedia.moneyforward.com. Üstelik NISA kapsamında elde tutulan varlıkların uzun süreli olduğu düşünülürse, bir balonun çöküşü uzun vadeli birikimleri de zedeleyebilir. Dolayısıyla, piyasa düzenleyicilerinin aşırı oynaklık ve balon işaretlerine karşı uyanık olması, gerekirse soğutucu tedbirler alması (ör. marj çağrıları, yatırımcı uyarıları) önemli olacaktır. NISA’nın başarısının sürdürülebilirliği, piyasaların sağlıklı işleyişini korumasına bağlıdır; aksi halde kısa vadeli bir balon, programa duyulan kamu güvenini de sarsabilir.
2. Gelir Dağılımı Eşitsizliği ve Adalet Endişesi: Vergi avantajlı yatırım hesapları genellikle varlık sahibi kesimlere daha fazla fayda sağladığı için eleştirilir ve NISA da bu eleştiriden muaf değildir. Program her ne kadar geniş kesimleri yatırıma teşvik etmeyi amaçlasa da, yüksek gelirlilerin ve mevcut serveti olanların programdan orantısız biçimde faydalanma riski bulunmaktadırjournals.plos.org. Örneğin, yıllık ¥3,6 milyon (aylık ¥300.000) yatırım yapabilecek mali güce sahip bir yatırımcı, vergiden muaf kazanç potansiyelini tam kapasite kullanabilirken; düşük ve orta gelirli bir yatırımcı bu üst sınıra yaklaşamayabilir. Sonuçta, zengin kesim yatırımlarından vergi muafiyetiyle büyük kazançlar sağlarken, dar gelirli kesim daha küçük tutarlarla sınırlı kaldığından göreli servet farkı açılabilir. Bir çalışmada, vergi avantajlı hesapların yüksek gelir gruplarına daha fazla yarar sağladığı, çünkü bu grupların tasarruf ve yatırım yapabilme kapasitelerinin daha yüksek olduğu vurgulanmıştırjournals.plos.org. Japonya özelinde de NISA hesap sahipliği oranının 2022 itibarıyla nüfusun sadece %18 civarında kalmasıjournals.plos.orgjournals.plos.org, toplumun geniş bir kesiminin henüz bu avantajdan yararlanamadığını göstermektedir. Bu kesimler büyük ölçüde düşük gelirli veya yatırım kültürüne uzak kişiler olabilir. Eğer NISA daha fazla yaygınlaşmazsa, bir tarafta yatırım getirileri üzerinden vergiden muaf zenginleşen bir azınlık ile diğer tarafta tasarruflarını bankada tutan ve enflasyon karşısında eriten çoğunluk arasındaki uçurum büyüyebilir. Bu durum, programın “hanehalkı servetini geniş tabana yayma” amacına ters düşecektir. Hükümet bu riski azaltmak için finansal eğitim ve tanıtım çabalarını artırmayı, böylece her gelir grubundan insanın NISA kullanmasını sağlamayı planlamaktadırfsa.go.jp. Ayrıca gerekirse ileride gelire dayalı katkı teşvikleri veya düşük gelir gruplarına yönelik ek avantajlar (örneğin devlet destekli eşleşme katkıları) gündeme gelebilir. Sonuç olarak, NISA’nın yarattığı vergi avantajının adil dağılımı dikkatle izlenmeli; program, sadece varlıklı kesimin vergi cennetine dönüşmesi eleştirilerini hak etmeyecek şekilde yönetilmelidir.
3. Spekülatif Davranış Teşviki ve Finansal Eğitimin Önemi: NISA, uzun vadeli yatırım kültürünü teşvik etmeyi amaçlasa da yanlış anlaşıldığında kısa vadeli spekülasyonu körükleme riski taşır. Vergi muafiyeti, özellikle genç ve tecrübesiz yatırımcılarda “nasıl olsa kazançtan vergi ödemiyorum” düşüncesiyle aşırı riskli pozisyonlar alma eğilimini artırabilir. Örneğin bazı yatırımcılar tüm NISA bakiyelerini yüksek oynaklıklı yabancı teknoloji hisselerine veya kripto benzeri riskli enstrümanlara yatırarak kısa sürede yüksek getiri hedefleyebilirler. Nitekim Japon aracı kurumları, genç yatırımcıların ABD piyasasına ve popüler hisselere yoğunlaştığını, bunun altında da yerel piyasaların durgun olduğu algısının yattığını raporlamıştırreuters.comreuters.com. Ancak bu tek yönlü eğilim, piyasa döngüleri tersine döndüğünde ciddi zararlar doğurabilir. Örneğin ABD borsasında sert bir düşüş yaşanması halinde, NISA aracılığıyla ABD hisselerine yatırımı bulunan Japon yatırımcılar kayda değer kayıplarla karşılaşabilir. Üstelik bu zararlar, NISA hesabının doğası gereği vergiye tabi olmadığından, sermaye zararlarının da vergisel bir telafisi olmayacaktır (diğer hesaplarda zararlar belli koşullarda vergisel olarak mahsup edilebilirken, NISA’da kazanç da zarar da vergisel etkiye tabi değildir). Bu durum, yanlış yönlendirilmiş yatırımcılar için çifte kayıp anlamına gelebilir. Dolayısıyla, NISA’nın başarısı için finansal eğitim ve bilinçlendirme hayati önemdedir. Piyasa tecrübesi az yatırımcılara, portföylerini nasıl çeşitlendirecekleri, risk yönetimi yapacakları ve uzun vadeli bir perspektifi nasıl koruyacakları öğretilmelidir. Katauke ve arkadaşlarının 2025 tarihli kapsamlı çalışması, NISA’nın geniş kitlelere yayılması için finansal eğitim seferberliğinin şart olduğunu vurgulayarak, özellikle yeni yatırımcıların geleneksel “nakitte kalma” alışkanlığını kırmak için doğru yönlendirilmesi gerektiğini belirtmiştirjournals.plos.org. Aksi takdirde, piyasa dalgalanmalarında panik satışı yapan veya modaya kapılıp yanlış yatırımlara yüklü giren yatırımcılar yüzünden program toplumsal kredibilitesini zedeleyebilir. Sonuç olarak, NISA beraberinde sorumlu yatırımcılık kültürünü de yaygınlaştırabilirse amacına ulaşacaktır. Bu da ancak kullanıcıların spekülatif hevesler yerine bilinçli kararlarla hareket etmesiyle mümkün olacaktır ki bu noktada eğitim, düzenleyici gözetim ve şeffaf bilgilendirme kritik rol oynar.
5. Uluslararası Karşılaştırma: Japonya ve Diğer Ülkelerde Benzer Uygulamalar
Japonya’nın NISA programı, tasarım ve hedefler bakımından dünya genelindeki benzer vergi teşvikli bireysel yatırım hesaplarıyla birçok ortak noktaya sahiptir. Aşağıda, özellikle Birleşik Krallık, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri örnekleri üzerinden kısa bir karşılaştırma sunulmuştur:
Birleşik Krallık (UK) – Individual Savings Account (ISA): NISA’nın esin kaynağı olan İngiliz ISA sistemi 1999’dan bu yana uygulanmakta olup, bugüne dek oldukça başarılı sonuçlar vermiştirreuters.com. ISA, tıpkı NISA gibi bireylere vergi muafiyetli tasarruf ve yatırım imkânı tanır. 2024 itibarıyla yıllık £20.000 (yaklaşık ¥3,5 milyon) katkı limiti bulunan ISA hesaplarında elde edilen faiz, temettü ve sermaye kazançları vergiden muaftırtaxfoundation.org. İngiltere’de nüfusun geniş kesimi bu hesaba sahiptir: Örneğin 2020-21 döneminde 22 milyondan fazla kişi (yetişkin nüfusun ~%40’ı) ISA hesabı kullanmıştırtaxfoundation.orgtaxfoundation.org. Birikimler geniş gelir spektrumuna yayılmış durumdadır; yıllık £20 bin’den az geliri olan on milyonun üzerinde hane ISA’ya katkı yapmaktadırtaxfoundation.orgtaxfoundation.org. İngiltere örneği, vergi teşvikli hesapların uzun vadede hem tasarruf oranlarını artırdığını hem de farklı gelir gruplarınca benimsendiğini göstermektedir. Yapısal olarak ISA’lar farklı alt türlere ayrılır: Cash ISA (nakit mevduat), Stocks & Shares ISA (hisse senedi ve fon), Junior ISA (çocuklar için, yıllık £9k limit) ve Lifetime ISA (18-50 yaş arası, ev alımı veya emeklilik için yıllık £4k limit devlet bonuslu) gibi çeşitleri vardırtaxfoundation.org. Bu yönüyle İngiltere, Japonya’ya kıyasla daha segmentasyonlu bir model izlemektedir. Ancak her iki ülkede de temel prensip aynıdır: Vergi muafiyetiyle uzun vadeli bireysel birikimi teşvik etmek.
Kanada – Tax-Free Savings Account (TFSA): Kanada’nın 2009’da uygulamaya koyduğu TFSA, yapısal olarak NISA/ISA’ya çok benzeyen bir diğer başarılı örnektir. TFSA’ya yatırılan tutarlar sonrası elde edilen her tür getiri (faiz, temettü, sermaye kazancı) vergiden muaftır ve herhangi bir çekim kısıtı yokturtaxfoundation.org. 2023 itibarıyla yıllık katkı limiti 6.500 CAD (~¥650.000) olmakla beraber, kullanılmayan limitler bir sonraki yıllara devredilebilmektedirtd.com. Uzun süredir TFSA kullanan bir Kanadalı, yıllar içinde toplam C$88.000 seviyesine varan birikmiş katkı hakkına sahip olabilmektedirtd.com. Kanadalılar TFSA’yı yoğun biçimde benimsemiştir: Son istatistiklere göre 14 milyonun üzerinde Kanadalının (yetişkin nüfusun yaklaşık %50’si) TFSA hesabı bulunmaktadır ve bu hesaplarda toplam C$276 milyar (¥29 trilyon) üzerinde varlık birikmiştirtd.com. TFSA’nın başarısı, basit ve esnek yapısından gelir; hesaplar nakit, hisse senedi, yatırım fonu, ETF, tahvil gibi çok çeşitli varlıkları barındırabilir ve hesap sahipleri istedikleri zaman vergi cezası olmadan çekim yapabilirlertd.com. Bu sayede Kanadalılar TFSA’yı hem kısa vadeli birikimler (örneğin tatil, araç alımı) hem de uzun vadeli yatırım/emeklilik amaçları için kullanabilmektedir. Japonya’nın NISA’sı ile TFSA arasındaki temel fark, NISA’da yıllık limitlerin kullanılmaması halinde devretmemesi (her yıl için sabit hak) ve toplam birikim için ¥18 milyon gibi bir üst tavan bulunmasıdır. TFSA’da ise hayat boyu toplam katkı limiti her yıl eklenen haklarla sürekli genişler (2023 itibarıyla toplam C$88.000). Her iki ülkede de hükümetler, bu hesapları halkın tasarruf alışkanlıklarını geliştirmek ve sermaye piyasalarına katılımı artırmak için etkin biçimde kullanmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) – Bireysel Emeklilik Hesapları (IRA’lar) ve 401(k): ABD’de Japonya veya İngiltere tarzı tamamen serbest çekimli, genel amaçlı bir vergi muafiyetli yatırım hesabı bulunmamaktadır. Bunun yerine devlet, vergi teşviklerini özellikle emeklilik odaklı hesaplarda sunar. En yaygın örnekler Traditional IRA ve Roth IRA adı verilen bireysel emeklilik hesapları ile işveren sponsorlu 401(k) planlarıdır. 2024 yılında bir ABD’li, IRA hesabına yıllık en fazla $6.000-7.000 civarında katkı yapabilmektedirwisdomtree.com. Traditional IRA’lara yatırılan tutarlar vergiden düşülebilir (böylece anında vergi avantajı sağlanır) ve hesap içerisindeki büyüme vergiden ertelenir; Roth IRA’lar ise katkı sonrası kazançların vergiden muaf olduğu, çıkışta avantaj sağlayan yapıya sahiptir (NISA/ISA sistemi Roth’a benzer şekilde çıkışta vergi muafiyeti sunar)taxfoundation.org. 401(k) planlarında da benzer şekilde vergi avantajları (girişte veya çıkışta) ve işverenin eş katkı yaptığı modeller bulunur. ABD hesaplarının Japon NISA’sından temel farkı, bu hesaplardan 59½ yaşından önce para çekilmek istendiğinde vergi cezası uygulanmasıdır – yani tamamen likit değillerdir ve emeklilik amacı dışında kullanımları kısıtlıdır. Bu durum, ABD’de vergi teşviklerinin daha çok emeklilik birikimini özendirmeye yöneldiğini, Japonya ve diğer ülkelerde ise genel finansal varlık birikimini de kapsadığını gösterir. Katılımcı sayıları açısından bakıldığında, ABD’de 60 milyondan fazla kişinin 401(k) planlarına ve milyonlarcasının IRA’lara katkı yaptığı bilinmektedir; ancak nüfusuna oranla bireysel yatırım hesabı sahipliği İngiltere veya Kanada kadar yaygın değildirtaxfoundation.org. Bu yüzden bazı Amerikalı ekonomi çevreleri, Birleşik Krallık ISA modelinin ABD’de de uygulanması gerektiğini savunmaktadırtaxfoundation.orgtaxfoundation.org. Japonya’nın NISA deneyimi de bu tartışmalarda örnek gösterilmekte; yüksek nakit birikimi olan toplumlarda böyle esnek hesapların piyasaları canlandırmadaki rolü vurgulanmaktadır.
Diğer Ülkeler: Birçok gelişmiş ülke, vatandaşlarını tasarruf ve yatırıma yönlendirmek için benzer araçlar geliştirmiştir. Örneğin Fransa’da Livret A adıyla bilinen tasarruf hesabı, belirli bir yıllık faize kadar vergiden muaf basit bir hesap olup nüfusun büyük kısmı tarafından kullanılmaktadır (ancak bu hesap doğrudan hisse yatırımı içermez, daha çok mevduat tarzıdır)en.wikipedia.org. Avustralya’da süperannuation denilen emeklilik hesapları ve Almanya’da Riester-Rente gibi planlar, vergi teşviki ile uzun vadeli birikim sağlamaya yönelik diğer örneklerdir. Türkiye’de de benzer mantıkla işleyen ancak emeklilik odaklı Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) bulunmaktadır ve devlet katkısı gibi teşviklerle katılımcılar desteklenmektedir. Bu örneklerin her biri, kendi ülkesinin ihtiyaçlarına göre farklılık gösterse de ortak payda, devletin vergi politikası yoluyla bireysel tasarrufu ve sermaye piyasalarına katılımı özendirmesidir. Japonya’nın NISA programı, bu küresel çabanın bir parçası olarak özgün bir konumda durmaktadır: Yüksek nakit tasarrufu ve yaşlanan nüfus sorununa karşı, halkı daha aktif yatırımcılar haline getirmeyi amaçlayan kapsamlı bir modeldir. Başlangıç sonuçları itibarıyla İngiltere ve Kanada’daki muadilleri kadar başarılı olma potansiyeli taşıdığını göstermiştir, ancak uzun vadede bu başarının kalıcılığı programın yukarıda tartışılan riskleri yönetebilme becerisine de bağlı olacaktır.
Sonuç
Japonya’nın 2024’te yenilediği NISA programı, ilk veriler ışığında hem bireysel yatırımcılar hem de ekonomi geneli için önemli kazanımlar vadeden bir girişim olarak öne çıkmaktadır. Yapısal iyileştirmeler (daha yüksek limitler, kalıcı vergi muafiyeti, esnek yatırım seçenekleri) sayesinde milyonlarca yeni yatırımcı piyasalarla tanışmış, atıl durumdaki nakit birikimlerinin bir kısmı üretken yatırımlara yönelmeye başlamıştır. Programın başarısını oluşturan unsurlar arasında vergi teşviklerinin gücü, katılımdaki genişleme, piyasaların canlanması, yatırım davranışlarındaki olumlu değişim ve güçlü politika desteği sayılabilir. NISA, Japonya gibi riskten kaçınan bir yatırımcı profiline sahip bir ülkede dahi, doğru teşviklerin yatırım kültürünü dönüştürebileceğini göstermiştir. Kısa süre içinde hesap sayılarının ve yatırım hacimlerinin rekor düzeylere ulaşması, “Yeni Kapitalizm” vizyonunun bir ayağı olarak NISA’nın isabetli bir politika hamlesi olduğuna işaret etmektedir.
Öte yandan, risk analizimiz, programın dikkatle izlenmesi gereken yönlerine de ışık tutmaktadır. Aşırı spekülatif davranışların veya piyasa balonlarının önüne geçilmesi, programın itibarını korumak için kritik olacaktır. Aynı şekilde NISA’nın sağladığı faydaların toplumun tüm kesimlerine yayıldığından emin olunmalı; aksi takdirde varlıklı ve bilgili azınlığın vergi avantajı lehine bir yapı oluşması, gelir eşitsizliği tartışmalarını alevlendirebilir. Bu nedenle, finansal okuryazarlığın artırılması ve yeni yatırımcıların bilinçlendirilmesi ihtiyacı büyüktür. Japon otoritelerinin de belirttiği gibi, NISA ile birlikte “müşteri odaklı” danışmanlık ve eğitim faaliyetlerinin hız kazanması gerekmektedirfsa.go.jp.
Uluslararası karşılaştırmalar, Japonya’nın NISA adımının küresel bir trendin parçası olduğunu ve benzer programların farklı ülkelerde başarıyla uygulanabildiğini göstermektedir. İngiltere ve Kanada örnekleri, uzun soluklu bakıldığında NISA’nın hem ekonomi genelinde sermaye birikimine katkı sağlayabileceğine hem de geniş halk kitlelerinin finansal güvenliğini artırabileceğine dair umut vermektedir. Japonya özelinde, NISA’nın başarısı aynı zamanda ülkenin kronik sorunlarından biri olan aşırı nakit biriktirme alışkanlığını kırma potansiyeli taşımaktadır. Hanehalklarının yüksek mevduat oranlarından kademeli olarak yatırım araçlarına yönelmesi, Japon ekonomisinin verimliliğini ve büyüme dinamiklerini olumlu yönde etkileyebilir.
Sonuç olarak, 2024’te yenilenen NISA programı Japonya için önemli bir dönüm noktasıdır. İlk yılındaki performansı, programın doğru kurgulandığında hem mikro düzeyde (bireysel yatırımcı refahı) hem de makro düzeyde (piyasa canlılığı ve ekonomik büyüme) kayda değer faydalar sağlayabileceğini ortaya koymuştur. Ancak bu kazanımların kalıcı olması, risk unsurlarının proaktif şekilde yönetilmesine bağlıdır. NISA’nın gelecekte de başarılı bir şekilde işlemesi için denge unsuru basittir: Yatırımcıya yeterli teşviki verirken, onu yeterli bilinçle donatmak. Eğer Japonya bu dengeyi tutturabilirse, NISA programı sadece bugünün yatırımcılarına değil, gelecek nesillere de hizmet eden kalıcı bir finansal yapıtaşı haline gelebilir.
Kaynaklar:
reuters.comreuters.com Reuters (30 Kasım 2023). “What is Japan’s NISA tax-free investment scheme?” – NISA’nın tanımı, 2024 revizyonu ve hükümetin “Yeni Kapitalizm” vizyonuyla ilişkisi.
reuters.comreuters.com Reuters (30 Kasım 2023). Aynı haber – NISA’nın 2014’teki başlangıcı, ISA modeline dayandığı ve hesap türlerinin açıklaması; 2024 öncesi yıllık limitler ve vergi muafiyet süreleri.
reuters.comjournals.plos.org Reuters ve PLOS One (2025). – 2024’te NISA’da yapılan değişiklikler: Genel NISA limitinin ¥2,4 milyona, Tsumitate limitinin ¥1,2 milyona çıkarılması, toplam ¥18 milyon tavanı ve vergi muafiyet süresinin kaldırılması.
Deborah Fuhr (LinkedIn, Haziran 2024) ve WisdomTree (Nisan 2024). – Yeni NISA’nın yatırım limitlerini artırması ve eski/yeni NISA yıllık katkı imkanlarının tablo halinde karşılaştırması (JSDA verileriyle).
reuters.comreuters.com Reuters (Kasım 2023). – NISA hesap türleri (Genel vs Tsumitate) ve eski sistemdeki yıllık katkı ve vergi muafiyet süreleri (Genel: ¥1,2m/5 yıl, Tsumitate: ¥0,4m/20 yıl).
journals.plos.orgjournals.plos.org PLOS One (2025). “What determines investment in NISA?” – 2022 sonu itibarıyla Japon nüfusunun ~%18’inin NISA hesabı olduğu, %48’inin ise programın sadece ismini duyduğu; eski programda katılımın hedeflenenden düşük kaldığı tespiti.
linkedin.com Deborah Fuhr (LinkedIn, 2024). – NISA ve iDeCo karşılaştırması: NISA’nın esnekliği (serbest çekim, ücret olmaması) vs iDeCo’nun kısıtları (60 yaşa kadar çekim yok, yönetim ücreti).
reuters.com Reuters (Kasım 2023). – 2023 itibarıyla NISA hesaplarının yaş gruplarına göre dağılımı (40’lı yaşlar %18,9 ile en büyük grup, 50’ler %18, 80’ler %6,7 vb.).
reuters.comfsa.go.jp Reuters (Kasım 2023) ve FSA Raporu (2024). – NISA hesap sayısının 2019’dan 2023’e %46 artarak 19 milyondan 21 milyona çıktığı; FSA’nın 2023 sonu verisi (21 milyon hesap) ve finansal okuryazarlık vurgusu.
reuters.com Reuters (Kasım 2023). – 2014’ten Haziran 2023’e NISA üzerinden yapılan toplam yatırım tutarı (¥32,8 trilyon) ve 2023 ilk yarısındaki tutar (¥2,7 trilyon).
linkedin.com Deborah Fuhr (LinkedIn, 2024). – Ocak 2024’te NISA hesaplarından iki haftada ¥464,9 milyarlık hisse/ETF/REIT alımı yapıldığı, bunun önceki rekorların neredeyse üç katı olduğu bilgisi (Nikkei kaynaklı).
reuters.com Reuters (Kasım 2023). – J.P. Morgan analist beklentisi: Yeni NISA ile her yıl 3 milyon yeni hesap açılır ve alımlar artarsa 5 yılda NISA bakiyelerinin 45 trilyon ¥ artabileceği tahmini.
linkedin.com Deborah Fuhr (LinkedIn, 2024). – Hükümetin hedefleri: NISA hesap sayısını 5 yılda 34 milyona, toplam yatırım tutarını 28 trilyondan 56 trilyon ¥’ye çıkarmayı planladığı (2023 Eylül verileriyle).
reuters.com Reuters (Kasım 2023). – Pandemi dönemiyle birlikte genç yatırımcıların sosyal medya etkisiyle borsaya ilgi duyduğu ve NISA hesap sayılarının pandemi sonrasında hızla arttığı (2023’te 19 milyon hesaba ulaşılması).
reuters.com Reuters (Kasım 2023). – Japon hanehalklarının 2023 ortası itibarıyla 2.115 trilyon ¥ finansal varlığı olduğu, bunun yarısından fazlasının nakitte tutulduğu; Kishida’nın hedefinin yatırımlardan elde edilen geliri ikiye katlamak olduğu.
journals.plos.org PLOS One (2025). – Batılı ülkelerde vergi teşvikli hesapların orta sınıf yatırımlarını artırdığı, ancak yüksek gelir gruplarının tasarruf kapasitesi daha yüksek olduğundan en çok onların yararlandığına dair bulgu (Crawford & Freedman, 2010 çalışması).
wisdomtree.com WisdomTree – Jeff Weniger (Nisan 2024). – Morgan Stanley Asya stratejistlerinin “NISA kaynaklı hisse senedi girişleri, en iyimser tahminimizin 4 katı hızda gerçekleşiyor” tespitini aktardığı rapor (2 Nisan 2024 tarihli “NISA Surge…” raporu).
wisdomtree.com WisdomTree blog (2024). – Japon hisse piyasasındaki yükselişin ardında halkın nakitten çıkarak hisse almasının önemli bir tema olduğu ve bunun “libertarian paternalism” (düzenlemelerle halkın istenen yöne teşviki) bağlamında değerlendirilebileceği.
reuters.com Reuters (Kasım 2023). – 2014’ten 2023 ortasına NISA alımlarının dağılımı: %58,8 yatırım fonları, %38 hisse senedi, kalanı ETF (%2) ve REIT (%0,7) şeklinde; böylece en popüler ürünlerin yatırım fonları olduğu.
journals.plos.org PLOS One (2025). – 95 bin yatırımcı verisiyle yapılan analizden: Tsumitate NISA kullananların genelde kadın, daha yaşlı, evli/boşanmış, daha düşük eğitimli, yarı zamanlı çalışan, yüksek gelire sahip, riskten kaçınan ve uzun vadeli perspektife sahip olduğu; Genel NISA kullananların ise erkek, genç, finansal okuryatr, daha düşük gelirli ama yüksek varlık birikimli, kısa vadeli perspektifli olduğu bulgusu.
reuters.comreuters.com Reuters (Kasım 2023). – NISA’nın tarihsel olarak Japon yatırımcıları ağırlıklı olarak ABD hisselerine yönlendirdiği; online brokerlarda en popüler yatırım araçlarının ABD hisse ve fonları olduğu, Japon hisse ağırlığının düştüğü (Monex verileriyle son 10 yılda sadece yerli hisse alanların oranının %40’tan %24’e indiği).
fsa.go.jp FSA (Mayıs 2024) – “Promoting Japan as an Asset Management Center” sunumu. – 2023 sonu NISA hesap sayısının 21 milyonu geçtiği ve Yeni NISA ile birlikte finansal okuryazarlığın ve müşteri odaklı hizmetlerin teşvik edileceğinin vurgulandığı ifade.
tsumugi.sala.jp Aeon Bank (Japonca, 2024) – Analiz yazısı. – 2024’te Nikkei endeksinin 42.000’i aşarak balon dönemi zirvesini geçtiği ve ardından gelen düzeltmeler; yeni NISA yatırımcılarının bu düşüşlerde panik yaşamış olabileceğine dair yorum (Ağustos 2024 düşüşü).
PLOS One (2025). – Çalışma bulgusu: NISA reformuyla limitlerin artırılması ve süre sınırının kaldırılmasının olumlu olduğu ancak asıl ihtiyacın geniş çaplı finansal eğitim kampanyası olduğu, zira geleneksel “nakitte tutma” alışkanlığını kırmak için sadece teşvikin yetmeyebileceği vurgusu.
taxfoundation.orgtaxfoundation.org Tax Foundation (Mayıs 2024). – İngiltere ISA sisteminin tarihçesi ve limitlerinin yıllar içinde artarak 2024’te £20.000’e ulaştığı; 1999’da 9,3 milyon kişinin ISA sahibi olduğu, 2021’de 11,8 milyona çıktığı; toplam 22 milyon kişinin çeşitli ISA’ları olduğu (yetişkinlerin ~%40’ı).
taxfoundation.org Tax Foundation (2024). – İngiltere’de ISA kullanan hanelerin gelir dağılımı: ISA sahiplerinin %46’sının yıllık geliri £20.000 altı; düşük gelirli hanelerin de kayda değer ISA birikimleri olduğu (geliri £5k’dan az olan ISA sahiplerinin ortalama £15.865 birikimi olduğu). Bu veriler ISA’nın geniş kesimlerce kullanıldığını gösteriyor.
taxfoundation.org Tax Foundation (2024). – İngiltere’de Junior ISA (çocuklar için yıllık £9k limit) ve Lifetime ISA (18-50 yaş arası, ev/emeklilik için yıllık £4k katkıya %25 devlet bonusu) gibi alt türlerin var olduğu.
td.com TD Bank (Kanada) bilgi notu (2022). – Kanada’da TFSA hesap sahibi sayısının 14 milyonu aştığı ve toplam değerinin $276 milyar CAD’ı geçtiği; TFSAların Kanadalılar arasında çok popüler olduğu.
td.com TD Bank – TFSA bilgisi. – 2022 itibarıyla TFSA yıllık katkı limitinin $6.000 olduğu, kullanılamayan hakların devredildiği; 2009’dan beri haklar biriktirilerek 2022’ye kadar toplam $81.500 katkı alanı oluşabileceği (2023’te $88.000).
taxfoundation.org Tax Foundation. – İngiltere ISA ve Kanada TFSA’nin “Roth stili” (katkı sonrası vergi muafiyeti) hesaplar olduğu; katkıların vergilendirildiği ancak kazançların vergiden muaf olduğu, çekim kısıtı olmadığı; ayrıca bu hesaplara uygunlukta gelir sınırı olmadığı.
wisdomtree.com WisdomTree (Jeff Weniger, 2024). – ABD’de 2024 için geleneksel IRA’ların katkı limitinin $7.000 (50 yaş üstü +$1.000 catch-up) olduğu; 2008’de $5.000 olduğu, yıllar içinde sadece biraz arttığı. (ABD’de bireysel emeklilik katkılarının NISA/ISA’ya kıyasla düşük olduğu vurgusu).
Dipnot (1): Bloomberg (7 Mayıs 2025), “Japan’s New Generation of Risk-Taking Investors Is Finally Here” haberinden. (Özet bilgi: 40 yaş altı NISA hesaplarının Eylül 2024 itibarıyla 7,4 milyona çıkarak bir yılda 1,6 milyon arttığı belirtilmiştir).
Dipnot (2): Nikkei 225 Endeks performansı – 2023 yılında yaklaşık %28 değer artışı (yaklaşık 27.000’den 34.000 üzerine), 2024 Temmuz’da 33 yıl sonra ilk kez 40.000 puanı aşması ve ardından düzeltme hareketleri (Kaynaklar: Nikkei Index data, Aeon Allianz Raporuaeon-allianz.co.jp).
Dipnot (3): NLI Research (Japonya) raporu (2024) ve çeşitli piyasa yorumları – 2024’te Nikkei’nin balon dönemi zirvesini geçmesi sonrası oluşan volatiliteye ilişkin değerlendirmeler (Yeni NISA ile piyasaya giren yatırımcıların deneyimi bağlamında).
Tesla, Avrupa’da kalite sorunları ve müşteri memnuniyetindeki düşüş nedeniyle sert bir satış darbesi alırken, Türkiye’de adeta tarih yazdı. Çinli üreticiler ise fiyat baskıları ve devasa stok yüküyle başa çıkmaya çalışıyor. Temmuz’un ilk haftasında küresel otomotiv sektörü yüzeyde sessiz ama derinlerde oldukça hareketliydi. Regülasyon cephesinde henüz büyük bir dalga görünmese de, Tesla’nın Türkiye’de üretim yapacağına dair kulis bilgileri sektörün dikkatini çekmiş durumda.
🌍 Makro Perspektif: Genel Piyasa Görünümü
Küresel otomotiv piyasası Temmuz ayına düşük tempolu ancak anlamlı bir giriş yaptı. Avrupa’da tüketici güveni dalgalanırken, özellikle elektrikli araç pazarında gözle görülür bir yavaşlama yaşandı. Buna karşılık, Türkiye gibi dinamik ve gelişen pazarlarda elektrikli araç adaptasyonu hız kesmeden devam etti—hatta rekor seviyelere ulaştı. Çin tarafında ise sorun, fazla üretimin yarattığı stok baskısı. Bu, üreticileri sadece kâr marjlarını düşürmeye değil, aynı zamanda operasyonel sürdürülebilirliklerini yeniden düşünmeye zorluyor. Yaz aylarının “mevsimsel sakinliği” beklenenden erken gelirken, arka planda ciddi stratejik pozisyon değişimleri yaşanıyor.
🇪🇺 Avrupa
Tesla’nın Avrupa’daki satış performansı Haziran ayında sert şekilde geriledi. Özellikle Almanya gibi teknolojiye duyarlı pazarlarda Model Y gibi modellerin satışlarının %60 oranında düşerek 1.860 adede inmesi, markanın itibarındaki aşınmanın ciddiyetini ortaya koyuyor. Elektrikli araç pazarının genelinde daralma görülmese de, Tesla özelinde artan kalite şikayetleri, rekabetin yoğunlaşması ve servis sonrası deneyimlerin yetersizliği markaya duyulan güveni zedeliyor. Volkswagen, Mercedes ve Renault gibi Avrupalı üreticilerin yazılım alanındaki atılımları, Tesla’nın “pazarın teknoloji lideri” pozisyonunu zorluyor.
🇹🇷 Türkiye
Türkiye, elektrikli araç dönüşümünde artık sadece takip eden değil, yön veren ülkelerden biri olma yolunda ilerliyor. Haziran 2025 itibarıyla Türkiye’de satılan her iki araçtan biri elektrikli—bu oran %51,4 ile tarihi bir dönüm noktası. Bu başarının lokomotifi ise açık ara farkla Tesla Model Y. 7.235 adetle en çok satan model olmasının yanı sıra, Tesla’nın Türkiye’de bir “şehir içi teknoloji sembolü” haline geldiği de görülüyor. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde Tesla’nın yaygınlaşması sadece satış başarısı değil; aynı zamanda markanın kültürel adaptasyon yeteneğinin de göstergesi. Türkiye’de artan şarj altyapısı, devlet teşvikleri ve genç nüfusun teknolojiye ilgisi Tesla’yı burada adeta el üstünde tutuyor.
🇨🇳 Asya / Çin
Çin’de ise tablo daha karmaşık. 2024 sonu itibarıyla 370 milyar yuan’ı aşan stok fazlası, birçok üreticinin belini bükmüş durumda. BYD, NIO ve Xpeng gibi üreticiler, fiyatları düşürmelerine rağmen üretim fazlasını eritmekte zorlanıyor. Pazar doygunluğu ve tüketici ilgisinde yaşanan yorgunluk, Çin’in kendi iç piyasasında yeni bir denge arayışını tetikliyor. Ayrıca, batarya tedarik zincirlerinde yaşanan dalgalanmalar, yalnızca üretim değil, teknoloji entegrasyonu tarafında da zorluklar yaratıyor. Çinli üreticilerin Avrupa’ya ihracat planları ise, AB’nin getireceği yeni regülasyonlar nedeniyle beklenenden daha çetrefilli bir yola evriliyor.
📊 Veriyle Konuşan Paragraflar
· Almanya’da Tesla satışları 1.860 adede gerileyerek, %60’lık dramatik bir düşüş yaşadı (Haziran 2025).
· Türkiye’de elektrikli araçların toplam satışlardaki oranı %51,4; bu oran Model Y için 7.235 adetlik etkileyici satış anlamına geliyor.
· Çin’de elektrikli araç üreticileri, 2024 sonunda 370 milyar yuan’ı aşan bir stok yüküyle karşı karşıya.
🏛️ Kurumsal Strateji ve Regülasyon
Avrupa tarafında bu hafta yeni bir regülasyon duyurusu ya da kurumsal yeniden yapılanma adımı gelmedi. Ancak bu durağanlık, buzdağının yalnızca görünen kısmı olabilir. Tesla’nın Türkiye’deki operasyonlarına dair adımlar dikkat çekici: İzmir merkezli yeni teslimat yapılanması ve stok planlamaları, şirketin bu pazarda sadece satış değil, operasyonel hakimiyet kurma çabasında olduğunu gösteriyor. Avrupa’daki durağanlığa karşı Türkiye’de artan faaliyet, stratejik bir “denge politikası” izlenimi yaratıyor.
🥇 Haftanın Kazananı: Tesla Model Y – Türkiye
Model Y, yalnızca bir ürün değil—Tesla’nın Türkiye’deki halkla ilişkiler başarısının da vitrini haline geldi. Yüksek satış adetleri, tüketici memnuniyeti ve sokak görünürlüğü ile Model Y, Türkiye’nin elektrikli dönüşümünde başrol oynuyor.
📉 Haftanın Kaybedeni: Tesla – Avrupa
Avrupa pazarında yaşanan dramatik düşüş, Tesla’nın “kalite” konusunu yeniden masaya yatırması gerektiğini gösteriyor. Artan şikayet oranları, yazılım problemleri ve müşteri deneyimindeki düşüş, markanın Avrupa’daki hakimiyetini zorluyor.
♟️ Haftanın Hamlesi: Türkiye Stok ve Teslimat Stratejisi
Tesla’nın Türkiye’deki hızlı teslimat kampanyaları ve stok optimizasyon planları, yerel ihtiyaçlara duyarlı bir stratejik yaklaşım olarak öne çıktı. Özellikle büyük şehirlerdeki teslimat sürelerinin kısalması, tüketicinin marka sadakatini artırıyor.
🧠 Sonuç / Analist Yorumu
Temmuz’un ilk haftası, global otomotiv sahnesinde yüzeysel bir sakinliğin altında kaynayan dinamiklere işaret ediyor. Tesla, Avrupa’da ivme kaybederken Türkiye’deki başarısıyla yeni bir denge kuruyor. Çinli üreticiler ise agresif fiyat politikalarına rağmen stok baskısını aşmakta güçlük çekiyor. Kısacası, yaz rehavetinin maskesinin ardında ciddi bir strateji savaşı yaşanıyor. —Okan Dinç
🔥 Haftanın Dedikodusu
Tesla Türkiye’de montaj hattı mı kuruyor? Ankara ve İstanbul’daki otomotiv çevreleri bu hafta tek bir söylentiyi konuştu: Tesla, Türkiye’de yerli montaj hattı kurmak için İzmir ve çevresindeki sanayi bölgeleriyle temas halinde. Kulislerde, markanın bazı yan sanayi firmalarından yer tahsisi talepleri aldığı iddia ediliyor. Artan teslimat hacmi ve Türkiye’nin yüksek potansiyeli göz önüne alındığında bu adım hiç de uzak görünmüyor. İddia mı, gerçek mi? Şimdilik belirsiz. Ama not alın: Bu söylenti, birkaç ay içinde gerçek bir başlığa dönüşebilir.
Son birkaç yıl içinde dünya, adeta pusulasını kaybetmiş bir gemi gibi, “VUCA” (değişkenlik, belirsizlik, karmaşıklık, muğlaklık) ortamında yol almaya çalışıyor. Özellikle COVID-19 pandemisi, dijitalleşme ve ekonomik dönüşümleri olağanüstü bir hızla tetikledi. McKinsey’nin analizine göre, pandemi sürecinde dijitalleşmede beklenen 5 yıllık ilerleme yalnızca 8 haftada gerçekleşmiş, bu da küresel ölçekte adeta bir zihinsel sarsıntıya yol açmıştır. Böylesine öngörülemez bir ortamda kurumların sadece günü kurtarmaya çalışması yetersiz kalmakta; artık uzun vadeli ve vizyoner stratejiler geliştirmek elzem hale gelmiştir.
VUCA dünyasında yüksek belirsizlik, karmaşık tedarik ağları, teknolojik sıçramalar ve ani küresel gelişmeler artık norm haline gelmiştir. Bu yeni gerçeklikte hayatta kalmak isteyen kuruluşların, esneklik ve dayanıklılık (resilience) kabiliyetlerini geliştirmesi kaçınılmazdır. Harvard Business Review’ın da belirttiği üzere, kriz dönemlerinde dirençli yapılar fırsat yaratma potansiyeline sahip olur. Pandemi, jeopolitik gerilimler ve tedarik sıkıntıları gibi olaylar, geleneksel stratejik yaklaşımların artık yetersiz kaldığını açıkça göstermiştir.
Bu bağlamda Japonya’nın ortaya attığı “Toplum 5.0” vizyonu, yalnızca bir teknolojik dönüşüm değil, aynı zamanda toplumsal yapıya dair radikal bir yeniden tasarımı temsil eder. Toplum 5.0, bilgi toplumunun ötesinde, yapay zeka (AI), nesnelerin interneti (IoT), büyük veri ve robotik gibi teknolojilerin toplumsal fayda için entegre edildiği bir süper akıllı toplum öngörmektedir. Bu model, yaşlanan nüfus, şehirleşme, çevre sorunları ve sosyal eşitsizlik gibi yapısal problemlerin teknolojiyle aşılmasını hedefler.
UNESCO’nun da dikkat çektiği gibi, Toplum 5.0 yaklaşımı Dördüncü Sanayi Devrimi’nin ötesinde bir dönüşümü ima etmektedir. Otonom araçlardan robot destekli sağlık sistemlerine, kişiselleştirilmiş üretimden akıllı altyapılara kadar çok yönlü bir değişim söz konusudur. Bu yaklaşımda teknoloji bir tehdit değil, çözüm ortağıdır.
Japonya’nın bu stratejiyi 2016 itibariyle ulusal planlarına dahil etmesi, Ar-Ge yatırımlarını artırmış, refah odaklı inovasyon politikalarını ön plana çıkarmıştır. Avrupa Birliği de benzer şekilde Endüstri 5.0 kavramıyla dijitalleşme ve sürdürülebilirliği insan merkezli bir yapıda buluşturmayı amaçlamaktadır. Avrupa Komisyonu’nun 2021 tarihli Sanayi 5.0 raporu, teknolojiyi insanı güçlendiren bir araç olarak konumlandırırken, aynı zamanda çevresel ve ekonomik dayanıklılığı da gözeten üretim modellerini teşvik eder.
Amerika Birleşik Devletleri ve diğer gelişmiş ekonomilerde ise stratejik planlamada senaryo analizi ve çevik stratejiler ön plana çıkmakta. Harvard’da yayımlanan 2020 tarihli bir çalışma, farklı gelecek senaryolarını bugünden tartışmayı, “gelecekten öğrenme” yaklaşımı olarak tanımlar. Bu sayede kriz anlarında dahi uzun vadeli hedeflerden sapmamak mümkün olabilir.
Kısacası, VUCA çağında sürdürülebilir başarı için esneklik, yaratıcılık ve insan odaklılık vazgeçilmezdir. Toplum 5.0 gibi vizyonlar, teknolojiyi insanlığın hizmetine sunarak belirsizlikleri yönetilebilir kılmakta. Bu çerçevede, sanayi kenti Bursa’nın da bu vizyondan ilham alarak stratejik dönüşümünü yapılandırması büyük önem taşımaktadır.
1. Marelli Holding’in İflası ve Otomotiv Yan Sanayiye Etkileri
Haziran 2025 itibarıyla Japonya merkezli otomotiv yan sanayi tedarikçisi Marelli Corp, ABD Delaware eyaletinde Chapter 11 iflas koruma başvurusunda bulunarak yeniden yapılanma sürecine girmiştir (Kaynak: reuters.com). KKR tarafından finanse edilen şirket, bu süreçte yaklaşık 1,1 milyar dolarlık ek fon sağlamış; alacaklılarının %80’inin onayını alarak yeniden yapılandırma planını yürürlüğe koymuştur.
Marelli yönetimi, operasyonların bu süreçten etkilenmeden sürdürüleceğini ve teminatsız borçların silineceğini açıklamıştır. Ancak, yaklaşık 4,9 milyar dolarlık borç yükü bulunan şirketin içinde bulunduğu bu durum, özellikle ithalata dayalı iş modelini olumsuz etkilemiş ve küresel ticaret savaşları ile birlikte likidite üzerinde ciddi baskı yaratmıştır (Kaynak: bloomberg.com).
Almanya’da 2024 yılı içerisinde yaşanan iflasların %16’sının otomotiv yan sanayi firmalarına ait olması, sektör genelindeki kırılganlığı ortaya koymaktadır. Konuya ilişkin bir otomotiv yöneticisinin ifadesiyle:
“Tedarikçi krizleri, tüm değer zincirini riske atar; tedarikçilerin iflası OEM üretimini doğrudan durma noktasına getirir.”
Dolayısıyla, Marelli gibi büyük bir küresel oyuncunun iflas sürecine girmesi, yan sanayide üretim sürekliliği açısından ciddi belirsizlikler yaratmaktadır.
MAKO (Marelli Mako Turkey Elektrik San. ve Tic. A.Ş.), Magneti Marelli ve Koç Holding ortaklığında Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulup faaliyet göstermekte olup, otomotiv sektörüne yönelik aydınlatma ve elektromekanik ürünlerin üretimini gerçekleştirmektedir (Kaynak: hurriyet.com.tr). Bugun Koç Holding hissesi bulunmamaktadir. Yaklaşık 1.350 çalışanı bulunan MAKO, Ferrari, BMW, Mercedes ve Honda gibi üst segment markalara da geçmişte üretim yapmış köklü bir kuruluştur.
2007 yılında yıllık 230 milyon dolarlık ciro gerçekleştiren şirket, bu gelirin dörtte birini ihracattan elde etmiştir. Dolayısıyla MAKO’nun üretim hacmi, doğrudan otomotiv sektöründeki talep dinamiklerine bağlıdır. Marelli’nin iflası, MAKO açısından aşağıdaki riskleri beraberinde getirmektedir:
a) Tedarik Zinciri Aksaklıkları
Marelli’nin küresel tedarik yapısında oluşabilecek kesintiler, MAKO üretim hattında duruşlara neden olabilir. Kritik parçaların yurtdışından sağlandığı durumlarda, tedarik zinciri darboğazları üretim sürekliliğini tehlikeye atmaktadır.
b) Sipariş İptalleri
Ana sanayi müşterilerinden gelen taleplerin azalması veya ertelenmesi, MAKO’nun cirosunu ciddi biçimde etkileyebilir. Şirketin geçmişte Fiat/Tofaş, Ford Otosan ve Stellantis markaları gibi büyük üreticilere hizmet verdiği göz önünde bulundurulduğunda, bu risk somut bir tehdittir. Ancak bazı müşteriler (örneğin Nissan), Marelli ile çalışmaya devam edeceklerini beyan etmişlerdir.
c) Mali İstikrarsızlık
Marelli’nin borç yükü ve finansal kırılganlığı, MAKO’ya aktarılabilecek olası finansal sıkıntılar anlamına gelmektedir. Kısa vadede sağlanan 1,1 milyar dolarlık ek fon pozitif etki yaratsa da, uzun vadeli likidite baskıları yatırım kararlarını ve nakit akışını olumsuz etkileyebilir.
d) İstihdam Üzerindeki Etkiler
Üretim kapasitesindeki olası daralma, işgücü ihtiyacını da azaltabilir. Şirket, iflas sürecinde çalışan maaşlarının ödeneceğini taahhüt etmiş olsa da, üretimin uzun süre sekteye uğraması durumunda işten çıkarmalar veya kısa çalışma uygulamaları gündeme gelebilir.
3. Reverse FMEA Yöntemiyle Risk Analizi
Hata Türü
Neden
Etkiler
Mevcut Kontroller
Önerilen İyileştirmeler
Tedarik Zinciri Kesintisi
Marelli’nin iflası, küresel tedarik sorunları
Üretim duruşları, teslimat gecikmeleri
1,1 milyar $ likidite, malzeme stoku
Alternatif tedarikçilerle anlaşmalar, stok artırımı
Sipariş Kaybı
OEM talep daralması
Ciro düşüşü, kapasite kullanımı azalması
Uzun vadeli müşteri sözleşmeleri
Yeni pazarlar, müşteri çeşitlendirmesi
Mali Yetersizlik
Marelli’nin borçluluğu ve finansman zorlukları
Nakit akışı bozulması, yatırım duraksaması
Yeniden yapılandırma planı
Maliyet yönetimi, borç yapılandırması, kur riski yönetimi
İstihdam Kaybı
Üretim daralması
İşten çıkarmalar, deneyim kaybı
Ücret garantileri, sendika diyaloğu
Esnek çalışma modelleri, çalışan çok yönlülüğü
4. MAKO’nun Sürdürülebilirliği İçin Stratejik ve Operasyonel Önlemler
4.1. Tedarik Zinciri Dayanıklılığı
Kritik malzemeler için ikincil tedarikçiler belirlenmeli.
Güvenlik stoğu seviyeleri artırılmalı.
Yerel tedarik alternatifleri değerlendirilmeli.
Talep tahmin süreçleri ve stok yönetimi yeniden yapılandırılmalıdır.
4.2. Teknoloji ve Ürün Çeşitlendirmesi
Ar-Ge ve otomasyon yatırımları sürdürülmeli.
Ürün portföyü LED aydınlatma, sensör, elektrikli araç bileşenleri gibi yüksek teknolojili ürünlerle genişletilmelidir (strategyand.pwc.com).
4.3. Operasyonel Verimlilik
Yalın üretim ve sürekli iyileştirme süreçleri ile maliyetler optimize edilmeli.
Türkiye’nin işçilik avantajı, verimlilikle birleştirilerek rekabet gücü artırılmalıdır.
4.4. Pazar Geliştirme ve Ortaklıklar
Yeni müşteri ve pazar arayışlarına ağırlık verilmeli.
Teknoloji firmalarıyla stratejik iş birlikleri kurulmalı.
Mevcut OEM ilişkileri derinleştirilerek ihracat olanakları artırılmalıdır.
4.5. Finansal Yönetim ve Risk Stratejileri
Kur riski yönetimi ve nakit rezerv planlaması yapılmalı.
Gerekli durumlarda yerel finansal kuruluşlardan kredi ya da hibe desteği araştırılmalı.
4.6. İK ve Çalışan Stratejileri
Esnek çalışma modelleri geliştirilmeli.
Çapraz eğitimlerle iş gücü çok yönlü hale getirilmelidir.
Çalışanlar süreç hakkında bilgilendirilerek motivasyon korunmalıdır.
Sonuç
Marelli’nin iflas süreci, MAKO açısından önemli riskler doğursa da; doğru stratejik ve operasyonel adımlarla bu süreç hem kısa vadeli zararın sınırlandırılması hem de uzun vadeli dayanıklılık açısından bir dönüşüm fırsatına çevrilebilir. MAKO’nun Ar-Ge yatırımları, güçlü iş gücü ve köklü müşteri ilişkileri bu dönemde en büyük avantajlarıdır. Yukarıda belirtilen iyileştirme önerileri, şirketin kriz yönetim kapasitesini artırarak sürdürülebilir büyümeye olanak sağlayacaktır.
KÜRESEL OTOMOTİV VE MOBİLİTE SEKTÖRÜNDE HAFTALIK DURUM DEĞERLENDİRMESİ
(31 Mayıs – 6 Haziran 2025) Başlık: Tekerin Döndüğü Yer: Sürtünme Artıyor
GENEL BAKIŞ
31 Mayıs – 6 Haziran 2025 tarihleri arasındaki dönemde, küresel otomotiv ve mobilite sektörü; jeopolitik gelişmeler, arz zinciri darboğazları, pazar rekabeti ve teknolojik inovasyonların etkisi altında önemli dönüşümler yaşadı. Bu dönemde özellikle Çin’in nadir toprak elementlerine getirdiği ihracat kısıtlamaları, tedarik zinciri güvenliğini yeniden gündeme taşırken, batarya elektrifikasyonu odaklı rekabet dinamikleri de pazardaki güç dengelerini etkiledi [1].
TEDARİK ZİNCİRİ VE ÜRETİM KRİZLERİ
1. Çin’in Stratejik Malzeme Politikaları
Çin hükümetinin nadir toprak elementleri ve özellikle mıknatıs üretiminde kritik öneme sahip metallere yönelik ihracat kısıtlamaları, EV (Elektrikli Araç) motor teknolojileri başta olmak üzere pek çok segmentte arz daralması riski doğurmuştur [1]. Bu durum, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki üreticiler için kısa vadede alternatif kaynak arayışlarını zorunlu kılmakta, uzun vadede ise tedarik zinciri çeşitliliği politikalarını gündeme taşımaktadır.
2. Teknik Arızalar ve Yerel Üretim Aksaklıkları
Stellantis’in Fransa’daki üretim tesislerinde yaşanan teknik arıza, Avrupa üretim kapasitesinde geçici düşüşe neden olmuştur. Bu tarz aksaklıklar, üretim hatlarının esnekliği ve arıza önleyici bakım sistemlerinin önemini bir kez daha vurgulamaktadır [4].
PAZAR TRENDLERİ VE SATIŞ DİNAMİKLERİ
1. Elektrikli Araç Segmentinde Rekabet
Avrupa’da batarya elektrikli araç (BEV) satışları %28 oranında artış göstermiştir [2]. Bu yükselişin ardında yerel teşvik politikaları, karbon nötr hedeflerine yönelik regülasyonlar ve tüketici algısındaki dönüşüm etkili olmuştur. Tesla’nın bölgedeki pazar payı gerilerken, Çin merkezli BYD firması Avrupa pazarında lider konuma yükselmiştir [2]. Bu durum, fiyatlandırma stratejileri ve ürün gamının güncelliği açısından iki marka arasındaki farkları ortaya koymaktadır.
Tesla’nın İngiltere pazarındaki satışlarında %36’lık bir düşüş gözlenmiştir [3]. Bu gerileme, tüketici talebinde doygunluk, fiyat rekabetindeki zorluklar ve yeni model eksikliği ile ilişkilendirilebilir.
2. Çinli Markaların Performansı
Xiaomi ve NIO, Mayıs ayı satış verilerinde güçlü bir performans sergilemiştir. Bu başarı, yerli pazardaki marka sadakati, yazılım entegrasyon avantajları ve fiyat/performans dengesi ile açıklanabilir.
3. ABD Pazarı
ABD otomotiv pazarında genel satış hacminde düşüş gözlenmiştir. Ekonomik yavaşlama, yüksek faiz ortamı ve tüketici güvenindeki azalma bu gerilemenin temel sebepleri arasında değerlendirilmektedir.
KURUMSAL GELİŞMELER VE YATIRIM AKTİVİTELERİ
Plus Automation, SPAC (Special Purpose Acquisition Company) birleşmesi yoluyla 1,2 milyar dolarlık değerlemeyle halka arz sürecini başlatmıştır.
Mullen Automotive, Five RS elektrikli SUV modelini Almanya pazarına sunarak Avrupa’daki varlığını güçlendirme stratejisi izlemiştir.
Lidl ve LC3, İtalya’da Mercedes-Benz’in ağır ticari segmentteki elektrikli modeli eActros 600’ü filolarına katmıştır. Bu dönüşüm, lojistik sektöründe karbon emisyonlarının azaltılması yönündeki küresel eğilimin somut bir örneğidir.
TEKNOLOJİK İNOVASYONLAR VE YARATICILIK
Kanadalı Damon Motorcycles, AI (yapay zekâ) destekli “Damon I/O” adlı bağlı motosiklet platformunu tanıtmıştır. Platformun öne çıkan özellikleri arasında:
Telemetri ve bakım tahmini
Sürücü sağlığı izleme sistemleri
OTA (Over-the-Air) güncelleme altyapısı
bulunmaktadır. Bu gelişme, mikromobilite alanında veri odaklı güvenlik ve kullanıcı deneyimi iyileştirmelerine örnek teşkil etmektedir [5].
HAFTALIK DEĞERLENDİRME
Kategori
Açıklama
Haftanın Kazananı
BYD (Çin): Avrupa pazarında Tesla’yı geride bırakarak fiyat ve satış stratejisinde başarılı bir performans sergiledi.
Haftanın Kaybedeni
Tesla (ABD): Avrupa ve İngiltere satışlarındaki düşüş, ürün gamındaki durağanlık ve marka algısındaki yıpranma nedeniyle zorlu bir hafta geçirdi.
En Yaratıcı Gelişme
Damon I/O Platformu: Elektrikli motosikletleri yapay zekâ temelli sistemlerle entegre eden bu çözüm, mobilitenin dijitalleşmesinde yeni bir eşik anlamına gelmektedir.
ÖNERİLER
Sektördeki bu haftalık gelişmeler, küresel otomotiv endüstrisinin tedarik zinciri kırılganlıkları, sürdürülebilirlik baskıları ve dijitalleşme eğilimleri arasında denge kurmaya çalıştığını göstermektedir. Uzun vadeli stratejilerin bu üç ana tema etrafında şekilleneceği öngörülebilir.
Öneriler:
Üreticilerin tedarik zincirinde kaynak çeşitliliği stratejilerini hızla uygulamaya geçirmesi,
Markaların ürün portföyünü daha sık yenilemesi ve fiyatlama rekabetine adaptasyonu,
Teknolojik altyapıların güvenlik ve veri işleme kapasitesiyle entegre edilmesi elzemdir.
KAYNAKLAR
Reuters. (2025, June 2). “China imposes new export controls on rare earth magnets.” https://www.reuters.com
Financial Times. (2025, June 4). “Tesla’s market share dips as BYD surges ahead in Europe.” https://www.ft.com
CNBC. (2025, June 6). “Tesla UK sales drop 36% amid EV market shifts.” https://www.cnbc.com
Stellantis. (2025, June 3). “Production halted at Sochaux plant due to technical failure.”
Atölyeye ilk adımınızı attığınızda hissedersiniz o kokuyu… Demirin, emeğin, yılların tecrübesinin kokusudur bu. Orada bir usta vardır; elinde metre, gözünde ince bir hesap. O sadece işini yapmaz, bilgi aktarır. O sadece kaynak yapmaz, bir ahlak öğretir. Anadolu’nun damarlarına işlemiş bu “usta-çırak” kültürü, yüzyıllardır bizleri şekillendirir.
Ama bir soruyla başlayalım: Bu kadim gelenek, bugünün dijital fabrikalarında hâlâ geçerli mi?
Ahilik: Sadece Üretim Değil, Bir Ahlak Sistemi
Ahilik, sadece bir meslek örgütü değil, aslında üretimin etikle buluştuğu bir yaşam biçimiydi. Usta, çırağını sadece torna başında eğitmezdi; onu hayata, dürüstlüğe ve cömertliğe de hazırlar, karakterini yoğururdu. Ustalık sadece iş bilmek değil, toplumda örnek insan olmaktı.
Her ürün, ustanın eliyle değil, yüreğiyle de şekillenirdi. Kaliteyi belirleyen yalnızca teknik değil, aynı zamanda niyetti.
Toyota ve Modern Zamanlar: Standartların Dili
Gelin görün ki üretimin dili artık değişti. Japonya’dan doğan Toyota felsefesi, bize “standart iş” kavramını öğretti. Her şey tanımlı, ölçülebilir, tekrarlanabilir. Amaç, işi her seferinde aynı kaliteyle yapmak. Kimin yaptığı değil, nasıl yapıldığı önemli artık.
Toyota’ya göre ustalık, kuralları bozmak değil; en iyi yöntemi bulup herkese öğretmektir. Bilgi, bir kişinin aklında değil; sistemin içinde yaşamalıdır.
Usta-Sistem Çatışması: Türkiye’de Denge Kurmak Neden Zor?
Türkiye’de üretim kültürü hâlâ “ustanın sözü” etrafında şekilleniyor. Özellikle KOBİ’lerde yazılı kurallar, ustanın deneyimi karşısında ikinci planda kalabiliyor. Hatta bazı ustalar, prosedürlere karşı çıkabiliyor:
“Ben bu işi 30 yıldır böyle yapıyorum, kağıttaki şekli bana uymuyor.”
Bu durum, sistemle ustalık arasında ciddi bir gerilim yaratıyor. Fabrika içindeki fiili uygulama ile kâğıt üzerindeki prosedürler arasında fark oluşuyor. Yalın dönüşüm projeleri de bu yüzden zor ilerliyor.
Peki Ya Ustalık Sistemin Parçası Olursa?
Çözüm aslında belli: Ustayı sistemin dışında bırakmak değil, sistemin içine almak.
Ustaların bilgisi belgelenmeli.
Standartlar ustalarla birlikte hazırlanmalı.
Usta, öğretici bir rol üstlenmeli.
Gelenek, sistemin diliyle buluşturulmalı.
Ahilikte de usta eğitmendi; bu gelenek, bugünün “yalın üretim koçu” kavramına çok uzak değil aslında. Yeter ki doğru anlatılsın, doğru kurgulansın.
Son Söz: Asıl Ustalık Bilgiyi Paylaşmakta
Bugünün üretim anlayışı, sadece el becerisiyle değil; sistem, iletişim ve sürekli gelişimle ilerliyor. Ama bu, geçmişi silmek anlamına gelmemeli. Ustaların deneyimi, sistemin hafızasına yazılmalı. Herkesin en iyi ustadan öğrenebileceği bir ortam kurulmalı.
Çünkü en iyi üretim sistemi, insanı dışlamaz; onu sistemin güvencesi yapar. Tıpkı iyi bir usta gibi: Bilgisini paylaşarak çoğaltan, sistemi geleceğe taşıyan…
Sizin Düşünceniz Ne?
Sizce Türkiye’de ustalık kültürü ile modern sistemler bir arada yaşayabilir mi? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın 👇
Dun Dücane Cündioğlu’nun bir paylasimina denk gelince dusunmeden edemedim. Ben de bu yaklasim ile yazdim. Tabii ki sozlerim meclisten disari…
Tarihin cilvesi midir bilinmez, ama her yüksek fikri, sonunda bir dürümcü dükkanına dönüştüren bir halk iradesi hep zuhur eder. Toyota’nın ruhla örülü yalın üretimi de bu akıbetten nasibini almıştır. Artık her köşe başında bir “5S uyguladık, çok verim aldık abi” cümlesi duyulurken, sistemin kalbindeki insan onuru, ustalık geleneği ve düşünsel disiplin çoktan dürüm yapılmış, yanına da ayran verilmiştir.
Çorbacılar: Isıt-Servis Et Anlayışı
Çorbacı anlayışı, üretim felsefesini hazır paket bilgiler olarak gören ve bunları içeriğini sorgulamadan kâseye koyup “müşteriye” sunan zihniyettir. Tıpkı “Kaizen iyidir” deyip her sabah zorunlu fikir toplama seansı düzenleyen, ama işçiyi dinlemeyen üretim müdürü gibi… Bu yaklaşımda araç (tool) öne çıkar, ama ruh yoktur. Tarhana sıcaktır, evet; ama ocağın altındaki odunu kim koydu, un nereden geldi, yoğurt nasıl mayalandı… bunları bilmek çorbacının işi değildir.
Dürümcüler: Yalın Üretimi Paketleyip Tükettirenler
Dürümcü tipi daha sinsidir. O, aslında pazarlamacıdır. Yalın üretimi sarmalar, sloganlaştırır, “Toyota gibi olun” diyerek paketler. Üç günlük seminerle “Heijunka” öğretir, PowerPoint’te “Just in Time” yazar. Ama bu dürümün içi boştur. İçi boş değilse bile sahte ettir. Dürümcünün ruhu; uygulamadan ziyade gösteriye dayanır. A3 raporunu yazdırır, ama “niçin düşündün bunu?” sorusunu asla sormaz.
Baba Katli: Ruhun Katledilmesi
Toyota’nın üretim felsefesi bir ruhtur: insana saygı, probleme saygı, sürece saygı… Ama bu felsefe günümüz uygulayıcılarının çoğunda biçime kurban edilmiştir. Tıpkı babayı öldürüp onun ceketini giyerek “Ben de şimdi babayım” diyen kişi gibi… Oysa ruh olmadan ritüel, sadece taklittir. Taklit de eninde sonunda yozlaşır. Yalın üretim artık bir metot değil, bir “denetim listesi” halini almıştır.
Dücane’nin Tezi ve Yalın Üretim
Dücane Cündioğlu’nun sert ve ironik dille söylediği “tarhana içip dürüm yiyenler felsefeyle uğraşmaz” sözü aslında zihinsel tembelliğe yapılan bir gönderme. Yalın üretimi uygulayan birçok firma da bu zihinsel tembelliğe düşmüştür. Toyota’nın “gemba”sı bir düşünce mekanıydı. Bugünse sadece “çizelge”nin olduğu bir masa başı…
Çözüm: Geriye Dönmek Değil, Ruhu Diriltmek
Ne çorbacı ne dürümcü olmak çare. Asıl mesele: üretim sürecini bir anlama çabası, bir ahlak arayışı olarak görmek. Monozukuri felsefesinde olduğu gibi: “el emeğiyle aklı birleştirmek.” Toyota’nın asıl gücü, makinelerde değil; makinaya ruh katan insanın eğitimindeydi.
Bugün Toyota tarzı yalın üretimi anlamak, sadece bir üretim sistemi öğrenmek değil; bir düşünme biçimini, bir davranış felsefesini, bir vicdanı yeniden inşa etmektir. Yalın üretim, dürüm gibi sarmalanıp sunulacak bir paket değil; emekle, sabırla, irfanla yoğrulmuş bir arayıştır. Kimseyi kirmak istemeden yazmaya calistim.
“Toyota, bir fabrika kurmadı; bir ahlak inşa etti. Ama biz çorbacılar ve dürümcüler olarak o ahlakın ruhunu öldürdük. Yalın üretim, ancak baba katlini durdurursak dirilir.”
Her problemi çözmek bir başarıdır. Ama her problemi yaşamadan engellemek bir kültürdür. İşte bu yazı dizisinin son halkası, o kültürü kurmak için.
Sorunu Değil, Fırsatı Görmek
Kök neden analizi bir savunma aracı değil, bir gelişim aracıdır. Sorun çıktığında değil, çıkmadan önce düşünmeyi öğretir. Sorunla karşılaşınca değil, süreç işlerken fark etmeyi sağlar.
Bir firmada vardiya planı her ay yenilenir, çalışanlar sürekli yer değiştirirdi. Yönetim, bunun esnekliği artırdığını düşünüyordu. Ama sonra fark ettiler ki, hiçbir operatör bir işi tam öğrenemiyor, kimse süreci sahiplenmiyor, kalite dalgalanıyordu.
O gün sadece planlama değil, zihniyet değişti: “Biz neyi kontrol ettiğimizi sanıyorduk, ama aslında neyi kaybediyorduk?”
İyileştirme Kültürü Neyi Gerektirir (ve Kurumda Gelişim Nasıl Yerleşir)?
Süreklilik: Sorun yokken de süreçleri gözden geçirmek.
Katılım: Her çalışanın gözlemine ve önerisine değer vermek.
Cesaret: Başarılı görünen yapıları dahi sorgulamaya açık olmak.
Basitlik: Karmaşık çözümler yerine kök nedene odaklı sade müdahaleler yapmak.
Kök Nedeni Yaşatmak
Bu sadece bir analiz tekniği değildir. Bu, bir bakış açısıdır. Her gün, her karar anında, her değerlendirmede şunu sormak demektir:
“Görünene mi tepki veriyorum, yoksa gerçeği mi anlıyorum?”
İyileştirme kültürü, bu soruyu sormaktan vazgeçmeyen ekiplerin eseridir. Beyaz tahtada değil, insanların zihninde ve davranışında yaşar. Standartlara yazılmaz, davranışlara kazınır.
Tarihten 3 Çarpıcı Semptom Örneği
1. Challenger Uzay Mekiği (1986): Fırlatma sabahı hava çok soğuktu. Roketin sızdırmazlık halkaları (O-ring) bu sıcaklıkta esnekliğini kaybetti. Kimse bu semptomu yeterince önemsemedi. Sistem baskısı, medya takvimi ve karar alma süreci gözlem ve kaygının önüne geçti. Sonuç: 73 saniyede parçalanan bir mekik ve 7 kayıp hayat.
2. Titanic (1912): Buzdağları bölgede yoğun şekilde rapor edilmişti. Haberler ulaştı ama gemide “batmaz” inancı sistemin önüne geçti. Dürbün eksikti. Eğitim eksikti. Yedek bot eksikti. Her şey göz önündeydi ama sistem bu semptomları “önemsiz” saydı. Sonuç: 1500’den fazla can kaybı.
3. Chernobyl (1986): Reaktörde yapılan deney sırasında küçük sapmalar, uyarılar ve sistem dışı davranışlar yaşandı. Ama sistem dışı davranışı sorgulayacak bir güven kültürü yoktu. Operatörler baskı altındaydı, kontrol mekanizması gözardı edildi. Küçük semptomlar gözlemlendi ama sistem cevap veremedi. Sonuç: Tüm dünyayı etkileyen bir nükleer felaket.
Bu örnekler gösteriyor ki, kök neden sadece işyerinde değil, tarihin akışında da belirleyici olabiliyor.
Kök nedeni arayanlar problem çözer. Kök nedenle yaşayanlar sistem kurar.
Ve bu fark, bir işletmenin değil, bir kültürün gelişimini belirler.
Her semptom, sistemin bir çağrısıdır. Ama çoğu zaman biz bu çağrıyı bastırırız. Semptomu çözeriz, sistemi bırakırız.
Oysa semptom geçici, sistem kalıcıdır. Kalıcı çözüm arayan, sistemi görmek zorundadır.
Gerçek Bir Örnek: Aynı Sorun, Farklı Gün
Bir üretim tesisinde, her ayın ilk haftasında kalite şikâyetleri artıyordu. Sürekli yeni prosedürler yazılıyor, çalışanlara yeniden eğitim veriliyordu. Ama sorun aynı zaman aralığında tekrar tekrar yaşanıyordu.
Bir danışman geldi ve sadece şunu sordu: “Bu dönemde sistemde ne değişiyor?”
Ve anlaşıldı ki, her ayın ilk haftası sevkiyat talebi artıyor, bu da üretimi hızlandırıyor, kalite kontrolleri atlanıyor, yeni başlayan operatörler yetiştirilemeden hatta sokuluyordu.
Tekrarlanan davranışlar, düzenli sonuçlar, belirli alışkanlıklar.
Bir problemi sürekli üreten bir mekanizma.
İşte bu yüzden sistem çözülmeden, aynı problem sadece elbise değiştirir.
Bugün kargo gecikir, yarın müşteri şikayet eder, öbür gün çalışan işi bırakır. Hepsi aynı şeyin yansımasıdır: sistem açık veriyordur.
Sistemsel Çözüm Ne Gerektirir?
Güvenilirlik: Söylenenle yapılanın aynı olması, verinin ve davranışın tutarlılığı.
İnsan: Sistemi çalıştıran ve dönüştüren asıl unsur. İnsan yoksa sistem yoktur.
Analiz: Gözlem, değerlendirme ve çıkarım olmadan sistem sadece bir kağıt yığınıdır.
Dürüstlük: Ne varsa olduğu gibi görmek.
Veri: Ezbere değil, ölçümle hareket etmek.
Disiplin: Kararlı, tekrarlı ve standart hale getirme.
Uyum: Her bir parçanın birbiriyle konuşmasını sağlamak.
Sistem çözümü sihirli değnek değildir. Ama doğru tasarlanmış bir sistem, kötü günde bile çökmeyen bir yapı sağlar.
Unutma: İyi insanlar kötü sistemde tükenir. Kötü sistem, iyi niyeti yok eder.
Sistemi düzeltmeyen, semptomla savaşır.
Artık kabuğu tamamen soyduk. Sonraki yazılarda iyileştirme kültürünü, sürdürülebilirlik araçlarını ve kök neden farkındalığını nasıl canlı tutacağımızı konuşacağız. Ama önce şu soruyu soralım:
Bugün yaşadığın problemi, sistem mi üretiyor yoksa kişi mi? Gerçekten hangisi?
Sorunların çözümünde çoğu zaman eksik olan şey, yöntem değil sorudur. Yanlış sorular, doğru yöntemleri bile boşa çıkarır.
Ve kurumsal hayatta bu en çok duyulan sorudur: “Kim yaptı?”
Bu sorunun ardında suçlama yatar, savunma doğurur. Ama “neden oldu?” diye sorduğunuzda, zihinsel kapılar açılır.
Sorgulama kültürü, hatayı büyütmek değil, anlayışla çözüm bulmayı amaçlayan bir düşünce disiplinidir. Ancak bunun oluşması için sadece analiz aracı değil, insan ilişkisi gerekir.
Gerçek Bir Hikâye: Usta’nın Cümlesi
Bir bakım ekibinde sık sık yanlış müdahale yaşanıyordu. Yeni gelen teknisyenler arızaya giriyor, parça değiştiriyor ama sorun geçmiyordu. Sonra ustabaşı her seferinde aynı şeyi yaptı: hiçbir şey söylemeden sadece şunu sordu:
“Emin misin?”
Ve sonra ekledi: “Bunu neden yapıyorsun?”
Bu soru, teknisyenlerin birbirini sorgulamasına değil, kendilerini düşünmeye başlamalarına neden oldu. Bir ay içinde tekrar eden hata oranı yüzde 60 azaldı. Çünkü kimse artık ezberle değil, anlayarak hareket etmeye başladı.
Doğru Soruların Gücü
Neden bu oldu?
Ne zaman başlamıştı?
Daha önce de yaşandı mı?
Kime değil, neye bağlı?
Ben olsaydım ne yapardım?
Bu sorular yargı değil, keşif içerir. Ve bir işletmede sorgulama kültürü varsa, sorunlar korkulacak değil, çözülecek şeyler haline gelir.
Kültür Nasıl İnşa Edilir?
Eleştirmek yerine dinlemekle.
Suçlamak yerine soru sormakla.
Ezber yerine anlayış üretmekle.
Müdahale yerine rehberlik etmekle.
Sorgulama kültürü, cesaretle ve saygıyla birlikte büyür. Kök nedenleri görmek isteyen her ekip, önce kendi düşünme tarzını sorgulamak zorundadır.
Bir sonraki bölümde semptomla savaşmak yerine, sistemsel çözüm kurmanın yollarını konuşacağız. Ama önce kendinize şu soruyu sorun:
Bugün hangi soruyu sormayı unuttunuz? Ve o soru sorulsaydı ne değişirdi?
Bir sorun çözülmüyorsa, yeterince iyi gözlemlenmemiştir. Ama gözlem, bakmakla aynı şey değildir. Çoğu kişi bakar ama görmez. Görse de anlamaz. Anlasa da kaydetmez. Bu yüzden birçok kök neden, gözümüzün önünde olduğu halde görünmez kalır.
Gerçek gözlem, hem zihinsel hem duygusal bir iştir. Merak ister. Sabır ister. Önyargısız olmayı, kulak vermeyi, hatta bazen susmayı gerektirir.
Gerçek Bir Hikâye: Sorunu Not Alan Usta
Bir dökümhanede, aynı fırında sürekli döküm kusurları yaşanıyordu. Proses mühendisleri ölçüm yaptı, kontrol formları incelendi. Hiçbir somut neden çıkmadı. Ama eski bir usta vardı. Sessiz bir adamdı. Her vardiyadan sonra küçük defterine bir şeyler yazardı.
Bir gün müdür, merak edip defteri istedi. Usta gülümsedi: “Buyurun, üç aydır ne zaman sorun çıkmış, hangi operatör görevdeymiş, hava sıcaklığı kaç dereceymiş, fırının sesi nasılmış, hepsini not aldım.”
Ve fark edildi ki, her kusur, havanın ani değiştiği günlerde, gece vardiyasındaki belirli bir ekip görevdeyken oluyordu. Ne sistem, ne yazılım, ne formlar bunu fark etmişti. Sadece birinin sabırla izleyip dinlemesi işe yaramıştı.
Gözlem Teknikleri Neyi İçerir?
Gemba: Sorunun olduğu yere git. Ofisten bakarak analiz yapılmaz.
Yansımalı Not Tutma: Gördüğünü değil, düşündüğünü değil, ikisini birlikte yaz.
Zaman Dönüşü: Aynı işi farklı saatlerde izle. Davranış ve sonuçlar değişir.
Görsel Günlük: Süreci fotoğraflarla belgelemek, kıyaslama için güçlü bir araçtır.
Problem Gözlenmez, Dinlenir
Her veri sayılarla anlatılmaz. Bazı problemler sadece işçinin duruşunda, makinenin sesinde, ritmin bozulmasında gizlidir. Bu yüzden iyi gözlemci sadece gözle değil, kulakla, yürekle de analiz yapar.
Bir sonraki yazıda, sorgulama kültürünün nasıl inşa edileceğini, doğru sorunun nasıl sorulacağını işleyeceğiz. Ama önce kendinize şunu sorun:
Bugün gerçekten neyi gördünüz? Neyin farkına vardınız?
Bazı sorunlar bir anda ortaya çıkmaz. Önce bir şey hafifçe aksar. Sonra başka bir şey alışılmadık biçimde gecikir. Sonra biri gerilir, diğeri susar. Ve sonunda, kimsenin anlam veremediği büyük bir patlak yaşanır.
Ama bu “aniden olmuş gibi görünen” şeyler, aslında olayların bir zinciridir. Ve her zincirin ilk halkası, çoğu zaman gözden kaçırılan, önemsiz sanılan küçük bir ayrıntıdır.
İşte bu bölümü, o zinciri fark edebilmek için yazıyorum.
Gerçek Bir Örnek: 27 Dakikalık Kaybın 3 Aylık Sessiz Hikâyesi
Otomotiv tedarikçisi bir fabrikada, final montaj hattında 27 dakikalık duruş yaşandı. Küçük bir kayıptı gibi göründü. Ama duruşun maliyeti, sevkiyatta 2 günlük gecikmeye yol açtı. Müşteri memnuniyeti düştü, iç tetkik açıldı, yönetim sinirlendi.
İlk bakışta arıza: konveyör sensörü çalışmamış. Ama olay zinciri geriye doğru izlenince şunlar ortaya çıktı:
Üç ay önce bakım planı değiştirildi, bazı periyodik kontroller ertelendi.
Bir hafta önce uyarı ışığı kısa süreli yanıp sönmüştü ama operatör yorgundu, bildirmedi.
İki gün önce vardiya değişiminde devreye alma yapılmamıştı.
Son gün sensör kendini kilitledi, sistem hata verdi.
Tek bir “arıza” değil bu. Sessizce biriken 4 halkalı bir zincirin sonucu.
Zincirleri Görmek Cesaret İster
Zincir analizleri, hata anına değil, hata sürecine odaklanır. Hataların gölgesinde kalmış, zamanla görünmez hale gelmiş süreç kusurlarını açığa çıkarır.
Ama bunu yapabilmek için bir cesarete ihtiyaç vardır:
Olayın geçmişine dönmek,
“Kimin hatası” yerine “nerede başlıyor” sorusunu sormak,
Sessizlikle geçiştirilen detaylara kulak vermek.
Sessizlik En Büyük İşarettir
Bazı zincir halkaları çok konuşur, bazıları sessizdir. Ama en tehlikelisi, sesi çıkmayan halkalardır. O yüzden iyi bir analizci, bağıran hatayı değil, susan hatayı duyar.
Bu bölümde öğrendiğimiz şey basit: Hiçbir büyük hata bir anda olmaz. Sessizce yaklaşır. Katman katman gelir. Zincir gibi bağlanır.
Bir sonraki bölümde gözlem teknikleriyle problemi görmeyi değil, problemi duymayı konuşacağız. Ama önce kendinize şunu sorun:
Son yaşadığınız sorun ne zaman başlamıştı? Gerçekten o gün mü? Yoksa çok daha önce mi?
İşler karıştığında insanlar genelde kişileri suçlar. Hatalar görünür hale gelir, birileri hedef olur. Ama sistemin sessiz aksaklıkları, su yüzüne çıkmaz. İşte o görünmeyeni görünür kılmak için elimizde güçlü bir araç var: Balık Kılçığı Diyagramı ya da diğer adıyla Ishikawa Analizi.
Peki ne işe yarar? Bir problemi doğuran olası tüm nedenleri gruplandırarak görselleştirmemizi sağlar. Adeta bir balığın iskeleti gibi, ana omurgaya problemi yerleştiririz. Kılçıklar ise bu problemi besleyen faktörleri temsil eder.
Gerçek Hayattan Bir Hikâye:
Bir tekstil atölyesinde, belli aralıklarla pantolonların arka cep dikişleri sökülerek iade ediliyordu. Usta başı her defasında “işçilik zayıf” diyerek operatörleri azarlıyordu. Ama sorun çözülmedi.
Bir gün biri önerdi: “Gel bunu bir balık kılçığıyla çizelim.”
Problemi ortaya yazdılar: Arka cep dikişi yırtılıyor.
Sonra etrafına yazmaya başladılar:
İnsan: Yeni başlayan operatörler, deneyimsiz.
Makine: Dikiş makineleri eski, titreşim yapıyor.
Malzeme: Kumaş kalitesi düşürülmüş.
Yöntem: Dikiş talimatı revize edilmemiş.
Çevre: Çalışma alanı dar, operatör zor pozisyonda çalışıyor.
Kılçıklar arttıkça tablo netleşti. Sorun sadece “işçilik” değilmiş. Bütün sistem küçük küçük hatalar yapıyormuş. İşte o gün, kimseyi suçlamadan sistemi iyileştirme kararı alındı.
Ne Öğreniyoruz?
Görselleştirmek, karmaşıklığı sadeleştirir.
İnsan, süreç, makine, malzeme ve çevre gibi kategorilerle düşünmek sorunun kaynağını daha net gösterir.
Herkesi susturup “kim yaptı?” demek yerine, hep birlikte “neden oldu?” demeyi öğrenmek gerekir.
Balık Kılçığı, sadece bir analiz aracı değil, kolektif farkındalık yaratmanın yöntemidir. Karmaşık bir problemi açığa çıkarmanın, kabuğunu soyup içindeki sistemsel yapıyı görmenin basit ama etkili yoludur.
Bir sonraki yazıda olay zinciri analiziyle, sorunların nasıl birbirine bağlı olduğunu inceleyeceğiz. Ama önce kendinize şunu sorun:
Bugün yaşadığınız sorun, gerçekten tek bir nedene mi bağlıydı? Yoksa hepsi birbirine mi bağlıydı?
Bir gün üretim müdürü elinde bir grafikle geldi: “Verimlilik son iki haftada yüzde 12 düştü.” Panik odasında alarm çaldı. Hemen öneriler gelmeye başladı:
“Makine parkurunu yenileyelim.”
“Hedef primlerini gözden geçirelim.”
“Operatörlere yeniden eğitim verelim.”
Ama biri çıkıp sadece şunu sordu: “Neden düştü?”
İşte bu soruyla başlıyor gerçek analiz.
“5 Neden” yaklaşımı, Toyota üretim sisteminin temel taşlarından biridir. Görünen sorunun ardındaki gerçek nedeni bulmak için aynı soruyu beş kez sormayı önerir. Bu beş neden illa ki beşle sınırlı değildir. Önemli olan, semptomdan kopup derine inene kadar sormaya devam etmektir.
Gerçek Bir Örnek:
Semptom: Montaj hattında ürünler yanlış etiketlenmiş olarak sevkiyata gidiyor.
1. Neden? Çünkü etiketleme sırasında operatör yanlış ürün kodunu girmiş.
2. Neden? Çünkü ürün kodlarını manuel olarak girmek zorunda.
3. Neden? Çünkü sistemde barkod otomasyonu yok.
4. Neden? Çünkü barkod cihazı yıllar önce bozulmuş ama yedek alınmamış.
5. Neden? Çünkü bakım bütçesi yıllardır kısılıyor ve öncelik kritik makinelerde.
Gerçek problem ne? Operatör değil. Sistemsizlik.
İşte bu basit ama güçlü yöntem, sorumluyu değil, nedeni bulmamızı sağlar. İnsanları suçlamak kolaydır. Oysa 5 Neden yöntemiyle suç değil, sebep ararız.
Dikkat Edilmesi Gerekenler:
Her sorunun tek bir nedeni olmayabilir. Yine de dominant kök nedene ulaşmak mümkündür.
Bu yöntem ezbere değil, gözlemle ve sağlıklı veriyle yapılmalıdır.
Soru sormak cesaret ister. Cevaplar bazen rahatsız edicidir. Ama kök neden oradadır.
5 Neden, sadece bir analiz aracı değildir. Bir kültürdür. Sorgulayan, yüzleşen ve çözüm için derine inen bir kültür.
Bir sonraki yazıda Balık Kılçığına geçmeden önce kendinize sorun:
“Makine yine durdu.” “Yine bir müşteri daha aradı.” “Adam dün işi bıraktı.”
Günlük iş yaşamının sıradan diyalogları gibi görünse de bu cümlelerin her biri, yüzeyde beliren bir semptomu işaret eder. Ancak çoğu zaman biz bu semptomları doğrudan “problem” olarak etiketleriz. Oysa asıl sorun, görünmeyenin ardında, daha derinlerde saklıdır. Bu yazı dizisi işte tam olarak o görünmeyeni görmek için yazıldı.
İlk bakışta semptomlar genellikle daha çarpıcı, daha can sıkıcı ve daha hızlı sonuç isteyen olaylardır. Bir şey bozulur, aksar, müşteri şikayet eder, üretim durur. Müdahale edilir. Yeni bir sistem kurulur, bir personel uyarılır, bir prosedür yazılır. Ama sonra?
Kısa bir süre sonra aynı sorun, belki biraz farklı bir kıyafetle yeniden kapıdadır. Çünkü biz semptomu susturmuş, ama problemi olduğu yerde bırakmışızdır.
Bu bir insan vücudu gibidir. Baş ağrısını ilaçla geçirirsiniz ama o ağrı karaciğerden gelen bir sinyal olabilir. Gerçek nedeni bulmazsanız, ağrı geri gelir. İşte iş dünyasındaki sorunlar da böyledir. Her baş ağrısını ağrı kesiciyle çözemezsiniz. Bazen oturup, neden baş ağrısı çektiğinizi düşünmeniz gerekir.
Birinci örnek: Orta ölçekli bir üretim firmasında aylarca müşteri şikayetleri azalmadı. Her defasında ürün ambalajı değiştirildi, kargo firması uyarıldı, çağrı merkezi eğitildi. Ama şikayetler yine geldi. En sonunda biri çıkıp üretim hattına indi, müşteriyle birebir görüştü ve şu gerçekle yüzleşildi: ambalaj değil, ürünün kendisi hatalıydı; çünkü kalıp aşınmış, ölçü dışına çıkmıştı. Hiç kimse üretimi sorgulamamıştı, çünkü sorun hep “dış kaynaklı” sanılmıştı. Oysa asıl problem, hattın başındaydı.
İkinci örnek: Bir şirkette üst üste üç çalışan aynı departmandan istifa etti. Yönetim hemen işe alım sürecini yeniledi, bordro sistemini güncelledi, özlük haklarında iyileştirme yaptı. Ama dördüncü kişi de ayrıldı. Bu kez birisi durdu ve gerçekten neden gittiklerini sordu. Yanıt netti: Departman yöneticisi insan ilişkilerinde zayıftı, toksik bir iletişim ortamı yaratıyordu. Ne maaş ne unvan, kimseyi tutmaya yetmemişti.
Bu yazı dizisinde hedefimiz net: Sorunları kabak gibi oymak. Yüzeydeki şekliyle yetinmeden, içini kazımak ve çekirdeğe ulaşmak. Çünkü gerçek çözüm oradadır.
“Problemleri Kabak Gibi Oymak” başlıklı bu seri, kök neden analizinin mantığını ve pratiğini, iş yaşamının içinden örneklerle, yalın ama çarpıcı bir dille ele alacak.
Giriş bölümünde bu farkındalığı oluşturmak istiyorum: Her problem gibi görünen şey, gerçekten bir problem mi, yoksa sadece daha derindeki başka bir problemin yüzeye yansıması mı?
Cevap basit değil. Ama doğru soru burada başlıyor.
Devam yazılarında; 5 Neden analizi, Balık Kılçığı diyagramı, olay zinciri, gözlem teknikleri ve sorgulama kültürü gibi konularla ilerleyeceğiz. Her yazı bir katman daha soyacak. Ama önce kendimize bu soruyu soralım:
Bugün çözdüğüm şey gerçekten bir problem miydi, yoksa sadece semptom muydu?
Kahveler masaya konmuş, tostlar ikiye bölünmüş, sandalyeler hafifçe kaydırılmıştı. Masada Melis, Baran ve Deren oturuyordu. Hepsi sessizce bahçeye bakıyordu. Sessizlik, kampüsün son dönemine özgüydü. Çok şey konuşulmuştu zaten. Şimdi her şey yola bakıyordu.
“Mezuniyete az bir zaman kaldı,” dedi Baran, fincanı eline alırken.
Melis hafifçe gülümsedi. “Ve ben hâlâ hangi yolu seçeceğimi tam bilmiyorum. Girişim mi, kurumsal mı, yüksek lisans mı?”
Deren: “Ben bir sistem çizdim kendime. Her olasılık bir dal. Aralarında hata ihtimallerini yazdım. FORM gibi.”
Baran güldü. “Yani sen hayatını bir dağılımla yönetiyorsun.”
Deren ciddi bir yüzle cevapladı: “Aynen öyle. Ve β değerimi 2.0’a sabitledim. Kabul edilebilir risk oranı %2.3. Korkutmuyor artık.”
Öğle – Bahçedeki Ağaç Altı
Ağaçların altındaki taş bankta, herkes defterlerini açmıştı. Bu defa not almak için değil; düşünmek için.
Melis kendi hayat sistemini çizmeye başladı.
“Bu ben,” dedi, merkeze bir daire çizerek. “Şu girişim fikrim. Burası yatırım arayışı. Şurada zaman yönetimi. Ve burası… kişisel güven.”
Baran yaklaştı. “Yani hayatının hata ağacını çiziyorsun.”
Melis başını salladı. “Evet. Çünkü başarısızlığı tanımlamazsam, güvenilirliğimi ölçemem.”
Deren kendi sayfasına “Series vs Parallel” yazdı.
“Hayatımı paralel kuruyorum,” dedi. “Bir yönüm başarısız olursa, diğerleri beni ayakta tutacak. Tek noktadan hata vermek istemiyorum.”
Akşamüstü – Kampüs Yürüyüşü
Gündüz Hoca onları kampüsün eski kısmına götürdü. Sessizdi. Kimse telefonuna bakmıyordu. Hoca yürüyordu, öğrenciler yanında.
“Size bir dönem boyunca sistemler anlattım,” dedi. “Ama asıl sistem sizdiniz. Şimdi o sistemi dış dünyaya kuracaksınız.”
Melis sordu: “Hocam, ya sistem çökerse?”
Gündüz durdu, döndü.
“O zaman ağacı çizersiniz. Neden çöktü diye. Ve yeniden başlarsınız. Bir mühendis için hata, yolun sonu değil; verinin başlangıcıdır.”
Baran: “Peki ya strateji? Hedeflerimiz büyük ama yollarımız belirsiz.”
Hoca gözlerini ufka dikti. “O yüzden Hoshin Kanri sadece şirketler için değildir. Hayatınızı hizalayın. Günlük kararlarınız, hayalinizle tutarlı mı, ona bakın.”
Gece – Teras
Yıldızlar yukarıda parlıyordu. Üçü, terasın köşesinde yere oturmuştu. Her biri defterine bir cümle yazıyordu.
Melis: “Ben artık sadece mühendis değilim. Karar alan bir sistemim.”
Beden eğitimi ve disiplin üzerine inşa ettiğimiz dojo serimizin yeni bir aşamasına hoş geldiniz! Önceki dojo yazılarımızda şunları ele aldık:
Genel Dojo Eğitimi: Dojo felsefesini ve disiplinin öğrenmeye katkılarını inceledik.
İngilizce Dojosu: Dil öğrenimini hareketle ve pratikle nasıl güçlendirebileceğimizi gösterdik.
Edebiyat Dojosu: Hikaye anlatımı, dil becerileri ve edebiyatı interaktif hale getirdik.
Matematik ve OBEB-OKEK Dojosu: Sayıları ve matematiği hareketle kavramayı sağladık.
Yamazumi ve Zaman Etüdü Dojosu: Verimliliği artırmak ve süreçleri yönetmek için zaman etüdü yöntemlerini inceledik.
Beden Eğitimi Matematik Dojosu: Fiziksel hareketlerle matematiği daha anlamlı hale getirdik.
Beden Eğitimi Fizik Dojosu: Hareketin temel prensiplerini fizik yasalarıyla açıkladık.
Beden Eğitimi Kimya Dojosu: Kimyasal süreçleri fiziksel aktivitelerle keşfettik.
Beden Eğitimi Biyoloji ve Mühendislik Dojosu: Vücut biyolojisi, spor bilimi ve mühendislik prensiplerini iç içe geçirdik. Bugünkü konumuz Teknik Resim Okuma Dojosu. Teknik resim, sanayi, mühendislik, inşaat ve üretim sektörlerinde bir dil gibidir. Teknik resmi okuyamayan bir bireyin iş hayatında başarılı olması beklenemez. Bu dojo eğitimi, öğrencilere teknik resim okuma, yorumlama ve hayalinde canlandırma becerisi kazandıracak.
Teknik Resim Okuma Dojosunun Önemi Teknik resim, üretim sektöründe bir iletişim aracıdır. Mühendisler, teknikerler, ustalar ve üretim personeli teknik resim ile konuşur. Bu dili bilmeyen biri, iş süreçlerinde verimli olamaz. Bu dojo eğitimi ile kazanılacak beceriler: • Teknik resim sembollerini ve temel öğelerini tanıma • Üç görünüş perspektifi ile 3 boyutlu düşünmeyi öğrenme • Basit çizimlerden yola çıkarak parçayı zihinde döndürme ve modelleme • Üretim süreçlerini teknik resimden gerçeğe aktarma
Teknik Resim Dojosunun Temel Uygulamaları Bu dojo eğitimi, basitten gelişmiş seviyeye doğru ilerleyen çeşitli etkinliklerle teknik resim okuma becerisini kazandıracaktır. 🗺️ 1. “Çizgi Dedektifi” Oyunu Amaç: Teknik resimdeki çizgi türlerini öğrenmek. Nasıl Oynanır? • Öğrencilere bir teknik resim verilir. • Kesik çizgi, kalın çizgi, ölçü çizgisi gibi temel öğeler gösterilir. • Her öğrenciye farklı bir çizgi türü atanır ve “Bu neyi gösteriyor?” diye analiz yapmaları istenir. • Öğrenciler yanlış ve doğru cevapları tartışarak öğrenirler. Öğrenilecek Kavramlar: • Kesik çizgi (görünmeyen kenarlar) • Kalın çizgi (ana hatlar) • Ölçü çizgisi ve okları
🧱 2. “Görünüşleri Tamamla” Çalışması Amaç: Bir parçanın eksik görünüşünü zihinde tamamlamayı öğretmek. Nasıl Oynanır? • Bir parçanın ön görünüşü verilir, yan veya üst görünüşü eksik bırakılır. • Öğrenciler eksik kısmı tahmin ederek tamamlar. • Gerçek yan görünüş gösterildiğinde öğrenciler karşılaştırma yapar. Öğrenilecek Kavramlar: • Görünüşler arasındaki ilişkiler • Üç boyutlu düşünme • Teknik çizimde perspektif
🧊 3. “Zihninde Döndür” Etkinliği Amaç: Öğrencilerin parçaları zihninde canlandırmasını sağlamak. Nasıl Oynanır? • Öğrencilere ön, yan ve üst görünüşü verilen bir nesne gösterilir. • “Bu parçayı eline aldın, çeviriyorsun. Nasıl görünüyor?” sorusu sorulur. • Öğrenciler elleriyle havada parçayı döndürerek canlandırma yapar. Öğrenilecek Kavramlar: • Zihinsel modelleme • Üç boyutlu düşünme • Çizimlerin mekânsal algısı
✂️ 4. “Çizimden Parçaya” Maket Çalışması Amaç: Teknik resmin bir üretim aşamasına dönüşmesini sağlamak. Nasıl Oynanır? • Basit bir parçanın teknik resmi verilir. • Öğrenciler, mukavva, çubuk, oyun hamuru gibi malzemelerle parçayı yapar. • Gerçek haliyle karşılaştırma yapılarak “Benzerlikleri ve farkları analiz edin.” sorusu sorulur. Öğrenilecek Kavramlar: • Çizimi gerçeğe dönüştürme • Mekânsal farkındalık • Üretim süreçlerine giriş
5 Günlük Teknik Resim Dojo Çalışma Planı Gün Faaliyet Kazanım 1 Teknik resmin temel öğeleri Çizgi türlerini tanıma 2 Görünüşleri tamamla Zihinde nesne canlandırma 3 Parçayı döndürme egzersizi Üç boyutlu düşünme becerisi geliştirme 4 Çizimden maket yapma Teknik çizimi uygulamaya dökme 5 Final sunumu Öğrencilerin yaptığı parçaları sunması
Teknik Resim Okumanın Önemi • Üretim sektöründe temel bir beceridir. • Zihinsel modelleme ve üç boyutlu düşünmeyi geliştirir. • Makine, inşaat ve tasarım alanlarında başarı için gereklidir. • İş hayatında hız ve doğruluk kazandırır.
Sonuç ve Gelecek Çalışmalar Teknik resim okuma, yalnızca mühendislerin değil, üretim ve tasarım alanlarında çalışan herkesin bilmesi gereken bir beceridir. Bu dojo eğitimi, öğrencileri teknik çizimleri okuyup yorumlayabilen bireyler haline getirecek ve onların iş hayatındaki başarılarını artıracaktır. Serimizin devamında, teknik çizimlerin daha karmaşık süreçlerle nasıl ilişkilendirildiğini ele alacağız!
Beden eğitimi ve öğrenme sürecini iç içe geçirerek eğitimde devrim niteliğinde bir sistem oluşturduk. Önceki dojo yazılarımızda şunları ele aldık:
Genel Dojo Eğitimi: Disiplin, öğrenme metodolojileri ve sürdürülebilir gelişim yaklaşımlarını inceledik.
İngilizce Dojosu: Dil öğrenimini interaktif hale getiren yaratıcı teknikleri sunduk.
Edebiyat Dojosu: Ana dilin gücünü vurgulayarak edebi eserleri canlandırma ve hikaye anlatıcılığı becerilerini geliştirme yöntemlerini ele aldık.
Matematik ve OBEB-OKEK Dojosu: Matematiği günlük yaşama ve fiziksel aktivitelere entegre ederek eğlenceli ve kalıcı hale getirdik.
Yamazumi ve Zaman Etüdü Dojosu: Zaman yönetimi ve verimliliği artırma üzerine detaylı analizler gerçekleştirdik.
Beden Eğitimi Matematik Dojosu: Fiziksel aktivitelerle matematik kavramlarını öğreterek, öğrenme sürecini hızlandırdık.
Beden Eğitimi Fizik Dojosu: Newton yasalarından enerji dönüşümlerine kadar birçok konuyu hareketle kavradık.
Beden Eğitimi Kimya Dojosu: Kimyasal tepkimeleri, gazların hareketini ve asit-baz dengesini bedensel aktivitelerle deneyimledik. Bugünkü konumuz Beden Eğitimi Dersinde Eğitim Dojosu, Biyoloji Dojosu ve Mühendislik Dojosu. Beden eğitimi dersinde sadece fiziksel aktivite yapmak değil, aynı zamanda eğitimi bütünsel bir şekilde değerlendirmek de oldukça önemlidir. Bu yazıda, eğitimi güçlendiren metodolojileri, biyolojinin beden hareketleriyle ilişkisini ve mühendislik prensiplerinin spor aktiviteleriyle nasıl bağlantılı olduğunu detaylıca inceleyeceğiz.
Beden Eğitimi Dersinde Eğitim Dojosu Öğrenme süreci sadece sınıf içinde değil, hareket halinde de gerçekleşir. Eğitim dojosu, öğretme ve öğrenme süreçlerini oyunlaştırarak öğrencilerin daha etkili ve eğlenceli bir şekilde öğrenmelerini sağlar. 📚 Temel İlkeler: • Aktif Öğrenme: Hareket ederken öğrenmeyi teşvik eder. • Bilişsel Gelişim: Zihin ve bedenin birlikte çalışmasını sağlar. • Sosyal Etkileşim: Grup çalışmaları ile iletişim becerilerini geliştirir. • Hedef Odaklılık: Öğrencilere kendi öğrenme süreçlerini yönetmeyi öğretir. 🧠 Örnek Eğitim Dojo Uygulamaları: • “Kelime Yarışı” (Dil öğrenme pratiği) • “Tarih Zaman Çizelgesi Koşusu” (Tarih olaylarını sıraya dizme) • “Mantık Parkuru” (Problem çözme becerilerini geliştirme) Bu aktiviteler, eğitimde fiziksel hareketin nasıl devreye sokulabileceğini gösterir ve öğrenmeyi daha dinamik hale getirir.
Beden Eğitimi Dersinde Biyoloji Dojosu Biyoloji, canlıların işleyişini ve hareketin temel bilimini anlamamızı sağlar. Beden eğitimi dersinde biyoloji eğitimi, öğrencilerin vücutlarının nasıl çalıştığını ve fiziksel aktivitenin biyolojik temellerini öğrenmelerine yardımcı olur. 🌱 Temel Konular: • Kas ve İskelet Sistemi: Hareketin biyolojik temelleri • Dolaşım ve Solunum Sistemi: Egzersizin vücuda etkisi • Sindirim ve Metabolizma: Enerji dönüşümleri 🏃♂️ Örnek Biyoloji Dojo Uygulamaları: • “Kalp Atış Hızı Deneyi” (Egzersiz sonrası nabız ölçümü) • “Kas Grupları Hareket Oyunu” (Farklı kas gruplarını çalıştırma) • “Biyolojik Enerji Döngüsü” (Besinlerin enerjiye dönüşümünü simüle etme) Bu aktiviteler, biyolojiyi spor yoluyla deneyimleyerek öğrenmeyi kolaylaştırır.
Beden Eğitimi Dersinde Mühendislik Dojosu Mühendislik, fizik ve biyolojinin birleştiği noktada yer alır. Spor ekipmanları, performans analizi ve spor mekaniği mühendisliğin sporla kesiştiği alanlardır. ⚙️ Temel Konular: • Biyomekanik: Hareket analizi ve performans geliştirme • Materyal Bilimi: Spor ekipmanlarının yapısı ve dayanıklılığı • İnovasyon ve Tasarım: Spor teknolojilerinin geliştirilmesi 🏗️ Örnek Mühendislik Dojo Uygulamaları: • “Spor Ekipmanı Tasarımı” (En iyi spor ayakkabısını modelleme) • “Hareket Analizi” (Bir atlayışın en verimli tekniğini bulma) • “Denge ve Kütle Merkezi” (Sporcuların ağırlık merkezlerini nasıl değiştirdiğini analiz etme) Bu aktiviteler, mühendisliğin sporla olan bağlantısını göstererek öğrencilere farklı bakış açıları kazandırır.
5 Günlük Eğitim, Biyoloji ve Mühendislik Dojo Çalışma Planı Gün Faaliyet Kazanım 1 Eğitim Dojosu Aktiviteleri Hareketle öğrenme becerisi kazanma 2 Biyoloji Dojosu Uygulamaları Bedenin biyolojik süreçlerini anlama 3 Mühendislik Dojosu Deneyleri Spor ekipmanları ve hareket mekaniğini öğrenme 4 Strateji Geliştirme Bilgiyi gerçek hayata entegre etme 5 Final Turnuvası Tüm konuların yarışmalarla pekiştirilmesi
Sonuç ve Gelecek Çalışmalar Beden eğitimi dersi, sadece fiziksel aktiviteyi değil, aynı zamanda eğitimi destekleyen disiplinleri de içine almalıdır. Eğitim, biyoloji ve mühendislik dojosu, öğrencilerin çok yönlü gelişimini destekleyen bir sistem sunmaktadır. Bu dojo eğitim serisinin devamında, spor ve teknoloji alanlarında eğitim modelleri geliştirerek öğrencilerin geleceğe daha iyi hazırlanmasını sağlayacağız!
Serimizin sekizinci bölümüne hoş geldiniz! Önceki dojo eğitimlerimizde farklı disiplinleri ve bunları nasıl interaktif hale getirebileceğimizi inceledik:
Genel Dojo Eğitimi: Öğrenmeyi disiplin ve sürekli gelişim prensipleriyle nasıl harmanlayabileceğimizi ele aldık.
İngilizce Dojosu: Dil öğrenimini eğlenceli hale getiren metodolojileri sunduk.
Edebiyat Dojosu: Okuma ve yazmayı yaratıcı etkinliklerle geliştirme yollarını tartıştık.
Matematik ve OBEB-OKEK Dojosu: Sayıları fiziksel aktivitelerle ilişkilendirdik.
Yamazumi ve Zaman Etüdü Dojosu: Verimli zaman kullanımı ve süreç iyileştirme yöntemlerini inceledik.
Beden Eğitimi Matematik Dojosu: Hareketle matematiği nasıl öğretebileceğimizi gördük.
Beden Eğitimi Fizik Dojosu: Kuvvet, ivme, denge ve enerji kavramlarını bedensel aktivitelerle öğrettik. Bugünkü konumuz Beden Eğitimi Dersinde Kimya Dojosu. Kimya, çoğu zaman teorik ve laboratuvar ortamında öğrenilen bir bilim dalı olarak görülse de, aslında günlük hayatın her alanında karşımıza çıkan bir bilimdir. Kimyasal tepkimeler, gazların hareketi ve asit-baz dengesi gibi konular, beden eğitimi dersinde hareketli aktivitelerle öğrenildiğinde çok daha eğlenceli ve kalıcı hale gelir!
Kimya ve Hareketin Buluştuğu Dojo Kimya, atomların ve moleküllerin etkileşimini inceleyen bir bilim dalıdır. Ancak bu kavramların günlük hayatla bağlantısını kurmak öğrenciler için zor olabilir. İşte bu noktada bedensel hareketlerle öğrenme, kimya bilgisini somutlaştırır ve öğrencilerin deneyimleyerek öğrenmesini sağlar. Bu dojo eğitiminde kazanılacak beceriler: • Kimyasal süreçleri fiziksel aktivitelerle anlamak • Hareketin kimyasal reaksiyonlarla olan benzerliklerini keşfetmek • Beden eğitimi ve kimyayı birleştirerek interaktif öğrenme ortamı oluşturmak
Hareketli Kimya Dojo Etkinlikleri Bu dojo üç temel kimya konusuna odaklanarak fiziksel aktiviteler ile öğrenmeyi teşvik edecektir. 🏃♂️ 1. “Molekül Kaosu” (Gazların Hareketi Oyunu) Amaç: Öğrencilerin gaz moleküllerinin rastgele hareketlerini ve çarpışmalarını fiziksel olarak deneyimlemelerini sağlamak. Nasıl Oynanır? • Öğrenciler oyun alanında rastgele hareket eder (gaz molekülleri gibi). • Isı enerjisi artırıldığında (öğretmen yüksek sesle ‘sıcaklık artıyor!’ dediğinde), herkes daha hızlı hareket eder. • Sıcaklık azaldığında, herkes yavaşlar ve birbirine yaklaşır (yoğuşma efekti). • Öğrenciler çarpışma simülasyonu yaparak moleküler hareketleri gözlemler. Öğrenilecek Kavramlar: • Gaz moleküllerinin rastgele hareketi • Sıcaklık ve molekül hızı ilişkisi • Yoğuşma ve genleşme
⚡ 2. “Tepkime Yarışı” (Kimyasal Tepkimeler Oyunu) Amaç: Kimyasal reaksiyon hızını, katalizörleri ve enerji dönüşümlerini fiziksel hareketlerle kavramak. Nasıl Oynanır? • Öğrenciler 3 gruba ayrılır: o Yavaş reaksiyon (düşük enerjili moleküller) o Orta hızda reaksiyon (normal hızdaki moleküller) o Katalizör etkili hızlı reaksiyon • Başlama işaretiyle öğrenciler belirlenen noktaya koşar (tepkimenin gerçekleşme süresi simüle edilir). • Katalizör eklenen grup (daha az enerji harcayanlar) diğerlerinden daha hızlı bitirir. • Reaksiyonun nasıl hızlandığı gözlemlenir ve açıklanır. Öğrenilecek Kavramlar: • Kimyasal reaksiyon hızı • Katalizör etkisi • Aktivasyon enerjisi
⚖️ 3. “Denge Oyunu” (Asit-Baz Dengesi Oyunu) Amaç: Asit-baz dengesi ve pH değişimlerini fiziksel bir simülasyon ile anlatmak. Nasıl Oynanır? • Oyun alanının bir tarafı “Asit”, diğer tarafı “Baz” olarak belirlenir. • Öğrenciler başlangıçta ortada durur (nötr pH = 7). • Öğretmen ‘Çok asidik ortam!’ dediğinde öğrenciler asit tarafına doğru hareket eder. • ‘Baz eklendi!’ dendiğinde baz tarafına kaymaya çalışırlar. • Öğrenciler hareket ederek pH değişimlerini gözlemler ve dengeyi nasıl sağladıklarını hisseder. Öğrenilecek Kavramlar: • pH ölçeği • Asit-baz dengesi • Nötrleşme
5 Günlük Kimya Dojo Çalışma Planı Gün Faaliyet Kazanım 1 Gaz Molekülleri Hareketi Sıcaklık ve moleküler hareket ilişkisini kavrama 2 Kimyasal Tepkime Simülasyonu Reaksiyon hızını ve katalizör etkisini anlama 3 Asit-Baz Dengesi pH ölçeğini fiziksel aktiviteyle öğrenme 4 Strateji Geliştirme Kimyasal süreçlerin hızlandırılmasını analiz etme 5 Final Turnuvası Tüm konuların yarışmalarla pekiştirilmesi
Beden Eğitimi ile Kimya Neden Önemli? • Soyut kimya kavramlarını fiziksel hareketlerle somutlaştırır. • Kimyasal süreçleri eğlenceli ve akılda kalıcı hale getirir. • Beden eğitimiyle bilimsel düşünmeyi birleştirir. • Oyunlaştırma yöntemiyle öğrencilerin ilgisini artırır.
Sonuç ve Gelecek Çalışmalar Kimyasal tepkimeleri deneyimleyerek öğrenmek, geleneksel eğitim yöntemlerinden çok daha etkili olabilir. Beden Eğitimi Kimya Dojosu, öğrencilerin hareketle kimyayı keşfetmesini sağlayarak onların bilimsel meraklarını geliştirecektir. Serinin devamında, biyoloji ve mühendislik gibi alanlarda beden eğitimiyle entegre edilmiş eğitim modellerini ele alacağız!