Bir zamanlar, yemyeşil tepelerin sırtını bir heybetli dağa yasladığı ve masmavi bir denize doğru uzandığı bir köy vardı. Bu köy, sabahları kuşların cıvıltısıyla uyanır, akşamları ise dağın eteğinden esen serin rüzgârla uykuya dalardı. Köy halkı huzurluydu; el ele vererek çalışır, tarlalarında ektikleriyle geçinir, birbirlerine destek olurlardı. En büyük zenginlikleri hoşgörüydü ve en büyük mutlulukları bu hoşgörünün içten gelen bir dostlukla birleşmesiydi.
Köy, zamanında köy enstitüsü mezunlarının dokunuşlarını hissetmiş, eğitimle aydınlanan bir topluluktu. Bu enstitülerden mezun olan öğretmenler, köyde sadece bilgi vermekle kalmamış, aynı zamanda halkı örgütleyerek birlikte çalışma kültürünü de aşılamışlardı. Kooperatifler kurulmuş, tarlalardan alınan mahsulü daha iyi değerlendirmek için insanlar bir araya gelmişti. Köyün her köşesinde birlikte hareket etmenin güzelliği hissediliyordu. Ancak zamanla bu birlik ruhu kaybolmaya yüz tutmuştu.
Köyün Delisi: Hasan
Bu köyde herkes birbirini tanır, herkes bir diğerine yardım ederdi. Ama yine de bir kişi diğerlerinden farklıydı: Köyün delisi Hasan. Onun adı Hasan’dı ama herkes ona sadece “Deli” derdi. Hasan, gerçekten deli değildi. Hatta aksine, zeki ve çalışkandı. Ancak Hasan’ın hayalleri vardı. Köy halkı genelde tarlalarını ekip biçerken, Hasan köyün üstündeki dağa tırmanır, oradan ufka bakardı. Ufku izlerken aklına büyük fikirler gelirdi. Köy kooperatifini yeniden canlandırmayı, o eski günlerdeki gibi herkesin el ele verip köyü kalkındırmasını düşlerdi.
Hasan’ın hayalleri arasında bir rüzgâr değirmeni kurmak, tarlalara modern sulama sistemleri getirmek, hatta denizin karşısındaki köylerle ticaret yapmak vardı. Ancak köy halkı onun hayallerine pek inanmazdı. “O bizim delimiz,” derler, Hasan’ın fikirlerini gülümseyerek dinlerlerdi. Onu severlerdi, ama hayallerinin peşinden koşmaya çalıştığında genelde yalnız bırakırlardı.
Zamanla Gelen Değişim
Gel zaman git zaman, köyde işler değişmeye başladı. Eskiden kooperatif sayesinde elde edilen ürünler köyü zenginleştirirken, artık kimse kooperatifin kapısını çalmıyordu. Köy enstitülerinden gelen aydınlık ruh yerini karamsarlığa bırakmıştı. Şehirlere göç artmış, köyün tarlaları boşalmıştı. Hasan, bu değişimi herkesten önce fark etti. İnsanlara kooperatifi yeniden canlandırmayı önerdi. “Birlikte çalışırsak yine eski günlerdeki gibi güçlü olabiliriz,” dedi. Ama köy halkı onun söylediklerini umursamadı. Herkes kendi derdine düşmüş gibiydi.
Bir gün Hasan, köy meydanında birkaç kişiyle konuşmaya çalıştı. “Bakın,” dedi, “şu dağın eteğinde bir değirmen kursak, hem köyün buğdayı un olur hem de başka köylerden gelenlere satabiliriz. Böylece köyümüz yeniden zenginleşir.” Ama kimse onu dinlemedi. İnsanlar dalgın ve yorgundu. Bir süre sonra Hasan konuşmayı bıraktı. Kendini yalnız hissetmeye başladı. İnsanlar onun “deli” olduğunu söylüyorlardı ama Hasan bu kez onların ilgisizliğiyle sarsılmıştı. Artık gerçekten bir deli gibi hissediyordu.
Köyün Düşüşü
Zamanla köyde işler daha da kötüleşti. Tarlalar neredeyse tamamen boş kaldı, insanlar eski huzurlarını kaybetti. Artık kimse birbirine selam vermez, kimse birbirinin yardımına koşmaz oldu. Hasan, bu duruma dayanamıyordu. Onun hayalleri, köyü kurtarabilmek içindi. Ama köy halkı bu hayallerden uzaklaşmıştı. Hasan bir sabah erkenden kalktı, sırt çantasını hazırladı ve köyü terk etti. Dağları aşmak, belki de ufkun ötesine ulaşmak istiyordu.
Köy halkı onun gidişini fark ettiğinde, derin bir sessizlik çöktü. Hasan’ın arkasından bakarken kimse bir şey söylemedi. Onlar da içten içe, Hasan’ın hayallerine inanmadıkları için kendilerini suçlu hissediyorlardı. Ama o anda hiçbir şey yapmadılar.
Hasan’ın Yolculuğu
Hasan, uzun bir yolculuğa çıktı. Yolculuğu sırasında başka köylerden geçti. Bazı köylerde, eski köy enstitülerinin izleri hâlâ görülebiliyordu. Hasan, bu köylerde eğitim ve iş birliğinin önemini yeniden keşfetti. Bir köyde küçük bir kooperatif kurmasına yardım ettiler. Başka bir köyde, insanların tarlalarını sulamak için yeni bir sistem geliştirdi. Hasan her başarıya ulaştığında, kendi köyünü düşünüyordu. “Keşke köyümdekiler de bunları görebilse,” diyordu. Ama henüz dönmeye cesaret edemiyordu.
Köyün Uyanışı
Bu sırada Hasan’ın köyü karanlık bir dönemden geçiyordu. Ekonomik kriz, çevre köyleri de etkiledi. İnsanlar artık birbirlerine yardım etmeyince durum daha da kötüleşmişti. Hasan’ın köyünde yaşayanlar, geriye dönüp baktıklarında, en büyük hatalarının Hasan’ın hayallerini küçümsemek olduğunu fark ettiler. Onun yokluğunda, Hasan’ın ne kadar değerli olduğunu anlamışlardı. Hasan, sadece hayalleriyle değil, enerjisi ve sevgisiyle de köyün ruhunu canlı tutan biriydi.
Bir gün, köy halkı bir toplantı düzenledi. Kooperatifi yeniden canlandırmaya karar verdiler. Herkes elini taşın altına koydu. Tarlalar yeniden ekildi, eski değirmenin yerini temizlediler. Hasan’ın hayalleri artık sadece onun değil, bütün köyün hayalleri olmuştu. Bu süreçte, insanlar birbirlerine yeniden yardım etmeye başladılar. Bu yardımlaşma, aralarındaki eski bağı yeniden kurmuştu.
Hasan’ın Dönüşü
Bir sabah, Hasan köyün sınırında göründü. Gördüğü manzara karşısında gözlerine inanamadı. Köy, yeniden canlanmış gibiydi. İnsanlar onu coşkuyla karşıladı. Hasan, halkın ona sarılışını hissedince, içindeki kırgınlıkların bir bir eridiğini fark etti. Artık yalnız olmadığını biliyordu. Köy halkı, Hasan’ın hayallerine inanıyordu.
Hasan, köyde kalmaya karar verdi. Birlikte çalıştılar, birlikte hayal kurdular. Eski kooperatif yeniden faaliyete geçti. Halk, köy enstitülerinin bir zamanlar öğrettiklerini hatırlayarak modern tarım yöntemlerini kullanmaya başladı. Tarlalar yeşerdi, denizden gelen balıklarla köy sofraları şenlendi. İnsanlar yeniden gülmeyi öğrendi. Herkes, Hasan’ın aslında deli olmadığını, sadece hayal kurmanın gücüne inandığını anladı.
Mutlu Bir Gelecek
Yıllar geçti, köy yeniden o eski huzurlu günlerine kavuştu. Ama bu sefer daha güçlüydü, çünkü geçmişin hatalarından ders almışlardı. Hasan artık sadece “Köyün Delisi” değil, aynı zamanda köyün kahramanıydı. İnsanlar, onun sayesinde hayallerin ve hoşgörünün önemini kavradılar.
Köyün üstündeki dağ hala heybetliydi, deniz hala masmaviydi. Ama köyün kalbi, hoşgörü ve sevgiyle atıyordu. Artık kimse yalnız değildi. Ve herkes, geleceğe umutla bakıyordu.
KÖYÜN DELİSİ VE GERİSİ
İŞBİRLİĞİ SİSTEMİNİN JAPONYA’DA BAŞLAMASI; 1950’de JAPON İŞADAMLARINA HİTABEN Dr. Deming “5 yıl içinde dünya pazarına hakim olacaksınız, dedi. Fakat onlar 4 yılda başardılar. Yeni ekonomik düzene geçen ülkeler SİNGAPUR, ÇİN, KORE, VİETNAM. 1950’de Deming Japonya’da işe başladığında onun bir üstteki sözüne inanmayıp, ona deli dediler. Kendileri itiraf etmiş. Yazınızdaki köyler ülke. Ülkeler dönüşümün sorunları olduğunu kabul edip, (Japon Büyükelçinin Vietnamlılara yaptığı konuşmadan.), sadece Japon Prodüktivite Merkezinden yardım talep edecekler. Örneğin ülkemiz ve Japonya maksimum faydayı sağlamak üzere çalışacaklar. 20 yıldır elde etmek istediğim konu.
Üretkenlik = Çıktı / Girdi iken, katma değer = çıktı – girdidir. Bu ilişkileri ve katma değerden pay dağıtılmasının önemini anlamayan “uzmanlar”ın mantıktan, düşünceden, işini algılamaktan çok uzak oldukları anlamına gelir. İşbirliği sisteminin ne olduğundan bihaber olmak da, işi bilenle aralarına paradigmatik kalın bir duvar örer. Kazanç Paylaşımı
Paradigmayı, dünyayı algılamak için gerekli olan zihinsel düşünce tarzı olarak ifade etmek mümkündür. Paradigmatik dönüşüm ise, eski oyunu yeni kurallarla oynamak anlamına gelmektedir. İşbirliğini bilene diğerleri deli yakıştırması yapar. Halbuki bu deli suda yaşıyorsunuz, bakın karada mutlu huzurlu yaşamak var diyor.
Rekabet yerine iş birliği: İnsan, daha çocukluk döneminde, Darwin’in hem fiziksel hem de entelektüel olarak en yetenekli olanların hayatta kalacağı inancına göre, rekabetçi bir dünyada yaşamaya hazırlanır. İnsan, çoğunun devam edemediği acımasız bir üretim sistemine girer. Rekabet içinde yıkıcı bir yaşam yerine, Deming karşılıklı olarak arzu edilen bir hedefe doğru iş birliğini önerir. (Swiss Deming Institute, yorumudur.)