TÜRKİYE İÇİN SU TASARRUFU POLİTİKASI: JAPONYA ÖRNEĞİ VE EN İYİ UYGULAMALAR

Türkiye’de bir baraj gölünden görünüm. Artan kuraklık riskiyle birlikte su kaynaklarının korunması hayati önem taşımaktadır.

Su krizi artık uzak bir ihtimal değil, dünya bunu çoktan yaşamaya başladı. İklim değişikliği, hızla artan nüfus ve suyu bilinçsizce tüketmemiz yüzünden her kıtada ciddi bir su sıkıntısı var. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre işler bu hızla giderse 2030’a geldiğimizde temiz suya olan talep, mevcut kaynakların tam %40 üzerine çıkacak. Bu da, dünya genelinde milyonlarca insan için yaşamsal bir tehdidin kapıda olduğunu gösteriyor.

Türkiye açısından durum da pek iç açıcı değil. Zaten “su stresi yaşayan” ülkeler arasında yer alıyoruz ve uzmanlara göre iklim değişikliğiyle birlikte önümüzdeki yıllarda su kaynaklarımızın üçte bire yakınını kaybedebiliriz. Yani mesele artık geleceğe dair bir öngörü değil, bugünün somut bir gerçeği. Su tasarrufu yapmak, eskisi gibi “faydalı bir alışkanlık” değil, hayatta kalmamız için bir zorunluluk haline geldi.

Bu politika belgesi, dünyadaki iyi örnekleri —özellikle Japonya’nın etkileyici su yönetimi başarılarını— inceleyip Türkiye için uygulanabilir çözümler üretmeyi hedefliyor. Amaç sadece fikir sunmak değil; 2030’a kadar ülke çapında %40 su tasarrufu sağlamak gibi somut, ölçülebilir bir hedef koymak. Bu hedef doğrultusunda herkesin—evindeki musluğu açan yurttaştan, devlete bağlı kurumlara kadar—sorumluluk alması gerekiyor.

Belge üç temel bölümden oluşuyor: Önce Japonya’nın su tasarrufu konusundaki başarısı masaya yatırılacak. Ardından dünya genelinde öne çıkan beş kritik uygulama detaylıca anlatılacak. Son bölümde ise Türkiye’nin uygulamak zorunda olduğu üç temel politika önerisi sunulacak. Yani sadece teori değil, doğrudan eyleme dönüştürülebilecek bir yol haritası seni bekliyor.Japonya, su kaynaklarını koruma ve verimli kullanma konusunda dünyanın parmakla gösterdiği ülkelerden biri. Özellikle Tokyo Metropolitan Yönetimi’nin 1960’larda yaşadığı ciddi su sıkıntısına karşı başlattığı “Su Koruma Planı” (Water Conservation Plan – WCP), yıllar içinde büyük bir başarıya dönüştü. Bu plan sadece altyapıyı geliştirmekle kalmadı, aynı zamanda su tüketimini azaltacak alışkanlıkları da teşvik etti. Sonuç mu? Yaklaşık 30 yılda, kişi başı su tüketimi %19 oranında azaldı. Yani Tokyo, hem ihtiyaçlarını karşıladı hem de fazlasını depolayabilecek bir sisteme ulaştı. Bu program, uluslararası akademik çevrelerde de örnek gösteriliyor ve benzeri bir başarıyı kendi planlarıyla sağlayabilen başka bir şehir henüz yok.

Japonya ve su tasarrufu

Japonya’nın bu alandaki başarısı tesadüf değil. İşin arkasında kararlı politikalar, ileri teknoloji ve halkın da bu sürece bilinçli şekilde dahil edilmesi var. Tokyo’nun bu başarı öyküsünü parçalara ayırarak inceleyelim:

Şebeke Kaybını Azaltma: 1950’lerde Tokyo’da su borularındaki kaçak oranı %20’lere kadar çıkmıştı. Ancak yıllar içinde yapılan düzenli yatırımlarla bu oran 2007’de %3,3 seviyesine kadar düştü. Bu başarının sırrı; boruların dayanıklı malzemelerle değiştirilmesi, basınç kontrolü yapılması, akustik sensörlerle kaçakların hızlıca tespit edilmesi ve arızalara anında müdahale edilmesi. Japonya bu sayede, dünyadaki en düşük şebeke su kaybı oranlarından birine sahip oldu.

Verimli Su Teknolojileri: Tokyo yönetimi, 1970’lerden itibaren evlerde kullanılan cihazların su tüketimini azaltmak için üreticilerle el ele verdi. Klozetler ve çamaşır makineleri gibi cihazlarda ciddi su tasarrufu sağlayacak teknolojiler geliştirildi. 1990’lardan itibaren piyasaya çıkan modern rezervuarlar ve çamaşır makineleri, önceki modellere kıyasla yarı yarıya daha az su harcamaya başladı. Sadece bu iki cihaz, bir kişinin günlük su tüketiminden toplamda yaklaşık 48,6 litre tasarruf sağladı. Az gibi görünüyor olabilir ama şehir geneline yayıldığında etkisi çok büyük.

Atık Suların Yeniden Kullanımı: Tokyo, arıtılmış suyu tekrar kullanma konusunda da erken adım atan şehirlerden. 1984’te çıkarılan bir yönetmelikle büyük binalarda atık su arıtma sistemleri zorunlu hale getirildi. Bu sayede gri su (duş, lavabo gibi kaynaklardan gelen az kirli su), bahçe sulamada veya tuvalet rezervuarlarında tekrar kullanılıyor. Devlet, bu sistemleri kuranlara mali destek sunarak yaygınlaşmalarını sağladı. Sonuç olarak, içme kalitesindeki su sadece gerektiği yerlerde kullanıldı, geri kalanı döngüye katıldı.

Yağmur Suyu Hasadı: Tokyo’da yağmur suyu da boşa gitmiyor. Özellikle Sumida semtinde, kamu binaları ve evlerde toplamda 750’ye yakın yağmur suyu toplama sistemi kurulmuş durumda. Çatılarda biriken su, çeşitli amaçlar için depolanıyor: tuvaletlerde, bahçe sulamada ya da klima sistemlerinde kullanılıyor. Bu yöntem hem su tüketimini azaltıyor hem de sel gibi afetlerin etkisini hafifletiyor. Ayrıca, kuraklık dönemlerinde ekstra bir su kaynağı sunuyor.

Sanayi ve Tarımda Verimlilik: 1970’lerin ortalarında artan sanayi su talebine karşı Tokyo yönetimi ciddi önlemler aldı. Kademeli tarife sistemiyle suyu fazla kullanan firmalar daha yüksek bedeller ödemeye başladı. Bu, birçok fabrikanın su kullanımını azaltmak için kendi içinde arıtma ve geri dönüşüm sistemleri kurmasına neden oldu. Sonuç olarak sanayide günlük su tüketimi 30 yılda üçte bire indi. Tarımda da durum benzer: Japonya, suyu bol tüketen pirinç gibi ürünlerde bile modern sulama yöntemlerini devreye sokarak israfı önledi. Su kotası uygulamaları ve sıkı yönetim politikalarıyla hem üretim devam etti hem de su korundu.

Özetle, Japonya örneği bize çok net bir şey söylüyor: İrade, teknoloji ve toplumun iş birliğiyle büyük şehirlerde bile su tüketimi gözle görülür şekilde azaltılabilir. Tokyo’nun başarısı, “büyük şehirlerde su tasarrufu zor” düşüncesini çürütüyor. Türkiye için bu modelden alınacak çok ders var. Kendi stratejilerimizi oluştururken bu örnek, elimizdeki en güçlü referanslardan biri olabilir.

En İyi 5 Su Tasarrufu Uygulaması

Dünya genelindeki su krizini azaltmak için atılabilecek en etkili adımlardan biri, yerleşik ve kanıtlanmış tasarruf yöntemlerini uygulamak. Araştırmalara ve başarılı örneklere dayanarak öne çıkan beş temel strateji, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde ciddi fark yaratabiliyor. İşte dünya çapında en çok önerilen ve etkili bulunan uygulamalar:

 1. Şebeke Kayıplarının Azaltılması (Altyapı İyileştirmeleri):
Su dağıtım sistemlerinde meydana gelen sızıntılar, fark edilmeden milyonlarca litre suyun kaybolmasına yol açıyor. Bu sorun sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş şehirlerde bile ciddi bir mesele. Örneğin Japonya, bu alanda önemli bir başarıya imza attı: 50 yıl içinde şebeke kayıp oranını %20’den %3’e kadar düşürmeyi başardı. Bu, rastgele değil; boruların yenilenmesi, basınç kontrolü, kaçakları tespit eden akustik sensörler ve hızlı müdahale ekipleri sayesinde mümkün oldu. Türkiye’nin de benzer hedefleri var: 2033’e kadar kaçak oranlarının %25’e, 2040’a kadar ise %10’a düşürülmesi planlanıyor. Bunun gerçekleşebilmesi için yerel yönetimlerin ciddi altyapı yatırımları yapması ve etkin denetim sistemleri kurması şart.

 2. Su Tasarruflu Cihazlar ve Donanımlar:
Musluğu açtığınızda aslında ne kadar su harcadığınızı düşündünüz mü? Su tasarruflu klozetler, düşük akışlı musluklar, verimli duş başlıkları, modern çamaşır ve bulaşık makineleri… Bunlar küçük gibi görünse de büyük fark yaratıyor. Tokyo’daki çalışmalar, sadece klozet ve çamaşır makinesi gibi iki cihazın günlük kişi başı 48,6 litreye kadar su tasarrufu sağladığını gösteriyor. Türkiye’de de bu tarz cihazların yaygınlaştırılması için teşvikler şart. Yeni binalarda su tasarruflu armatürlerin zorunlu olması ve yüksek tüketimli eski cihazların piyasadan çekilmesi gibi önlemler alınabilir. En güzeli ise bu yöntemler, su kullanım alışkanlıklarını radikal şekilde değiştirmeden tasarruf sağlar.

 3. Atık Suların Yeniden Kullanımı (Geri Dönüşüm):
Kullanılmış suları çöpe atmak yerine, onları tekrar değerlendirmek mümkün. Tokyo’da büyük binalarda gri suyun (lavabo, duş gibi kaynaklardan gelen az kirli su) arıtılarak tuvalet rezervuarlarında kullanılması yasal zorunluluk haline geldi. Singapur’da ise atık su, içme suyuna kadar dönüştürülüyor. Türkiye’nin 2023-2033 Ulusal Su Verimliliği Planı da bu alana özel önem veriyor. Organize sanayi bölgelerinde atık suyun geri dönüşümü için tesisler kurulmalı, belediyeler arıtılmış suyu ikinci kullanım için altyapıya dahil etmeli ve haneler gri su sistemlerine teşvik edilmelidir. Bu yöntem sadece suyu geri kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda çevreyi de korur.

 4. Yağmur Suyu Hasadı ve Depolanması:
Yağmur suyu, doğanın bize sunduğu en temiz ve erişilebilir su kaynaklarından biri. Ancak çoğu zaman yüzey akışıyla toprağa karışıyor ya da kanalizasyona gidiyor. Tokyo’nun Sumida semtinde yağmur suyu hasadı sayesinde yüzlerce bina bu doğal kaynağı topluyor ve çeşitli işlerde kullanıyor. Türkiye’de de yağmur suyu toplama sistemlerinin okullarda, hastanelerde ve yeni binalarda yaygınlaştırılması mümkün. Yeni yapılacak binalarda çatı suyu toplama altyapısının zorunlu hale gelmesi, uzun vadede şehirlerin su yükünü azaltacaktır. Bu sadece tasarruf değil; aynı zamanda suyun doğal döngüsüne de katkıdır.

 5. Tarımsal Sulamada Modern Teknikler ve Verimlilik:
Türkiye’de suyun yaklaşık %70’i tarımda kullanılıyor. Bu nedenle tarımsal sulamada yapılacak iyileştirmeler, su tasarrufu için altın değerinde. Geleneksel salma sulama yöntemleri, suyun büyük kısmını buharlaştırır ya da toprağa sızdırır. Oysa damla ve yağmurlama sulama sistemleri, sadece gerekli miktarda suyu doğrudan bitkilere verir. İsrail örneğinde olduğu gibi bu yöntemler suyu %50’ye kadar daha az kullanır ve verimi artırır. Türkiye’nin hedefi, 2030’a kadar sulama verimliliğini %60’a çıkarmak. Bunun için çiftçilere ekipman desteği sağlanmalı, kuraklığa dayanıklı ürünler teşvik edilmeli ve sulama birlikleri üzerinden bilinçli su kullanımı eğitimi verilmelidir.

 Bu beş yöntem bir arada uygulandığında etkisi çarpan şeklinde büyüyor. Şehirde kaçaklar azalır, haneler cihazlarla suyu daha verimli kullanır, arıtılmış sular tekrar devreye girer, yağmur suyu toplanır ve tarlalarda damla sulama kullanılırsa… İşte o zaman ciddi su kazanımları elde edilir. Ama şunu unutmamak lazım: Tüm bu teknik adımların yanında fiyatlandırma, eğitim ve toplumsal farkındalık da büyük rol oynar.

Yıllarca suyun değeri olduğundan daha düşük belirlendi. Birçok ülkede hâlâ çok ucuz satılıyor. Bu da “nasıl olsa bol” algısıyla israfı artırıyor. Halbuki suyun kıymetini anlamak için sadece teknolojiyi değil, toplumsal bilinç ve davranış değişikliğini de devreye sokmalıyız.

Politika Önerileri: Zorunlu 3 Madde

Tüm bu analizlerin ardından artık şu çok net: Türkiye’nin su geleceğini koruyabilmesi için ülke çapında geniş kapsamlı bir su tasarrufu seferberliği başlatması gerekiyor. Bu sadece iyi niyetli bir çağrı değil, gelecek nesillerin temel yaşam hakkı olan suya erişimin garantisi. Aşağıdaki üç temel adım, herkesin—vatandaştan belediyeye, çiftçiden sanayiciye—sorumluluk almasını şart koşan, uygulanması zorunlu ilkeler olarak ele alınmalı:

 1. 2030’a Kadar Su Tüketiminde %40 Azalma Hedefi:
Bu iddialı ama hayati hedef, Türkiye’nin su krizini önlemek için izlemesi gereken net bir yol haritasını temsil ediyor. Amaç, kişi başı ve toplam su kullanımını 2030 yılına kadar en az %40 oranında azaltmak. Bunu başarmak için herkesin taşın altına elini koyması şart: merkezi hükümet, yerel yönetimler, sanayi, tarım sektörü ve elbette bireyler. Her sektöre özgü kademeli azaltım hedefleri konulmalı, ilerleme şeffaf şekilde takip edilmeli ve raporlanmalı.
Dünya Ekonomik Forumu’na göre 2030’da su talebinin arzı %40 aşması bekleniyor; yani bu hedef sadece ideal değil, bir zorunluluk. Başarı için alınacak tedbirler belli: su israfına karşı yasal düzenlemeler, teknolojik projelere teşvikler, gerekirse cezai yaptırımlar. Ayrıca suyun fiyatlandırması, insanları tasarrufa yöneltecek şekilde yeniden yapılandırılmalı.
Ve unutmayalım, bireysel katkı da çok değerli. Diş fırçalarken musluğu kapatmak, kısa duş almak, bulaşıkları makinada yıkamak gibi küçük ama etkili alışkanlık değişimleriyle herkes bu büyük hedefe destek olabilir.

 2. Alternatif Su Kaynaklarının Kullanımı Zorunlu Hale Getirilmeli:
Yağmur suyu, gri su ve arıtılmış atık su gibi alternatif su kaynakları artık lüks değil, gereklilik. Yeni yapılan her binada yağmur suyu toplama ve gri su dönüşüm sistemleri zorunlu olmalı. Mevcut yapılarda ise bu sistemleri kuranlara vergi indirimi, hibe gibi teşvikler sağlanmalı.
Sanayi bölgelerinde, fabrikaların atık suyu tekrar kullanması için net hedefler konulmalı ve belli bir sürede bu oranlara ulaşmaları istenmeli. Aynı şekilde, kıyı şehirlerinde arıtılmış kent atıksularının tarımsal sulamada kullanılmasının önü açılmalı.
Türkiye’nin su verimliliği stratejilerinde bu tür alternatif kaynaklara özel önem verilmiş durumda. Ama planlar kâğıt üstünde kalmamalı. Hedef net: temiz su her kullanımdan sonra en az bir kez daha değerlendirilmeli. Bu yaklaşım hem yeni baraj yatırımlarına olan ihtiyacı azaltır hem de doğa üzerindeki baskıyı ciddi biçimde hafifletir. Bakanlıklar ve belediyeler bu dönüşüm için altyapıyı kurmalı, denetimleri de sıkı şekilde yapmalıdır.

 3. Su Verimliliği Teknolojileri ve Önlemleri Mecburi Standart Olmalı:
Gönüllülükle bu iş yürümüyor; artık belirli su verimliliği önlemleri yasal zorunluluk haline gelmeli. Örneğin belirli bir tarihten sonra piyasada sadece su tasarruflu armatürler, klozetler ve cihazlar satılabilmeli. Bu cihazların inşaat sektöründe yapı ruhsatı kriteri haline gelmesi de düşünülebilir.
Tarımda ise belli büyüklüğün üzerindeki arazilerde modern sulama sistemleri zorunlu olmalı, açık kanal sulama sistemleri yavaş yavaş terk edilmelidir. Belediyeler, şebeke suyu kayıplarını belli oranlarda azaltmakla yükümlü olmalı ve bu oranlara ulaşamayanlar kamuya hesap vermelidir.
Sanayi de bu dönüşümün dışında kalmamalı: geri kazanım sistemleri, çevreye duyarlı üretim teknikleri tüm tesislerde yaygınlaştırılmalı. Türkiye’nin 2033’e kadar sanayide %50’ye varan su tasarrufu hedefi ancak bu tür zorunlu uygulamalarla gerçekleşebilir.
Ancak teknik önlemler tek başına yeterli değil. Su verimliliği bir kültür meselesidir. Bu nedenle okullarda su eğitimi verilmeli, kamu spotlarıyla toplumun bilinci artırılmalı, sivil toplum ve medya aracılığıyla herkesin zihninde “su ortak yaşam kaynağımızdır” düşüncesi yerleştirilmelidir.

Sonuç:
Su tasarrufu, birkaç kurumun değil, tüm toplumun sorumluluğudur. Japonya örneği açıkça gösteriyor ki doğru politikalarla, kararlılıkla ve teknolojiyle birleştiğinde büyük şehirlerde bile su tüketimi ciddi biçimde azaltılabiliyor. Türkiye ise su zengini olmayan bir ülke. Dolayısıyla mevcut kaynakları korumak, bu topraklarda yaşayan herkesin görevidir.
Eğer bu belgede belirtilen üç temel politika hızla ve istikrarlı şekilde uygulanırsa, 2030 yılına kadar %40 su tasarrufu hedefine ulaşmamız mümkün. Ve daha da önemlisi, çocuklarımıza ve torunlarımıza yaşanabilir bir gelecek bırakabiliriz. Çünkü su tasarrufu sadece bugünü değil, geleceği de korumaktır. Bu yüzden su artık sadece bir kaynak değil; bu ülkenin ortak siyaseti haline gelmelidir.

Birlikte hareket edersek, “su kıtlığı kaçınılmaz” diyen tahminleri boşa çıkarabiliriz.

Kaynaklar:

  • Tokyo Büyükşehir Belediyesi Su İdaresi ve ilgili akademik çalışmalar.
  • Birleşmiş Milletler ve Dünya Ekonomik Forumu su raporları.
  • T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2023-2033).
  • Yukarıda metin boyunca belirtilen akademik ve kurumsal kaynaklar. (Belgede geçen kaynakların tam listesi yukarıda verilmiştir.)

Freshwater demand will exceed supply 40% by 2030, say experts | World Economic Forum

https://www.weforum.org/stories/2023/03/global-freshwater-demand-will-exceed-supply-40-by-2030-experts-warn/

Ulusal su verimliliği için yol haritası hazır

https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/ulusal-su-verimliligi-icin-yol-haritasi-hazir/2888686

(PDF) Evaluation of the Effects and the Programming of ‘Water Conservation Plan’ (WCP) for Total Water Resources Management in Tokyo

https://www.researchgate.net/publication/314340880_Evaluation_of_the_Effects_and_the_Programming_of_’Water_Conservation_Plan’_WCP_for_Total_Water_Resources_Management_in_Tokyo

A Review on Development Water-Saving Agriculture in Asia

https://www.scirp.org/journal/paperinformation?paperid=116384

TÜRKİYE İÇİN SU TASARRUFU POLİTİKASI: JAPONYA ÖRNEĞİ VE EN İYİ UYGULAMALAR” için 3 yorum

  1. Çok öncelikli bir konuya değinen ve doğru ve uygulanabilir çözüm örnekleri ve önerileri sunan bu yazı için elinize sağlık. Çözüm önerilerine, deniz suyunun çeşitli arıtma seviyeleri ile (en basitinden bazı temizlik ihtiyaçları ve klozet gibi) kullanımını ekleyebiliriz. Ülkemizde deniz kıyı yerleşiminin çok olduğunu düşünürsek bu da önemli bir kaynak olabilir. Deniz suyunu tam arıtma şu an çok pahalı ama bu konudaki yeni teknolojilere yatırım yaparak daha uygun maliyetli çözümler araştırmaya devam etmek lazım.

  2. O kadar onemli bir konuya temas etmiş olmani candan kutluyorum japon su kullanımını insanımıza anlatmaya devam etmeni öneririm

    Yalçın İpbüken Yalın Enstitü YK Başkanı 0533 297 11 14

Alper Daldal için bir cevap yazın Cevabı iptal et